Billur Aktürk Yazio: Üslup

Genel

İnsan hayatını kutsayan, ne harika bir direktif değil mi? Oysa, durum böyle mi? İktisadi ilişkiler, bu ‘ öldürmeyin’ emrini, yer aldığı çevreye göre şartlara bağlamış.

İnsan hayatını kutsayan, ne harika bir direktif değil mi? Oysa, durum böyle mi?

İktisadi ilişkiler, bu ‘ öldürmeyin’ emrini, yer aldığı çevreye göre şartlara bağlamış. Mesela vatan için, toprak için, namus için vs. öldürmek kutsaldır gibi. Yani, ahlak kurallarını- insan ilişkilerini, kendi çıkarlarına göre, HAKİKATE rağmen, kendi gerçekliğini oluşturarak tekrar belirlemiş. Marx’ın kapitalizm eleştirisinde, aslında bu noktayı daha net olarak görmek mümkün. Şöyle ki Marx’a göre, kapitalist bir sistem içinde çalışan ve emek sömürüsüne neden olan fabrikatör ahlaksız değildir.  Çünkü o, sistemin kurallarına göre hareket etmiş, gerekliliği  yerine getirmiştir. Yani, suçlu, kişi değil sistemdir. Peki, çözüm nedir?Çözüm, insanı köleleştiren iktisadi ilişkileri ve bugüne dek bu ilişkilerin belirlediği, gelir geçer ahlak kurallarını çöpe atmaktır. Ama Marx, yeni kuralları kimin, nasıl belirleyeceğine cevap vermez. Devrimci işçilerle, aristokratlar ve aydınlar olmadan, istenilen değerlerin ve gelişmenin nasıl üretilebileceğini de açıklamaz. Dolayısı ile emek, değer yaratan tek üretim faktörü mü yoksa o faktörlerinden sadece biri mi ya da en önemlisi mi gibi sorular tartışıla dursun, biz üslup başlığımıza geri dönelim.  Dönemin, iktisadi ilişkileri yepyeni kurallar yazıyor. İnsan ilişkileri metalaşırken insanın sadece maddi bir varlık olmadığı unutuluyor. Siyasette, trafikte, yolda, okulda, aşkta, arkadaşlık ilişkilerinde, son derece nadan, üstenci, güç devşirme merakı içinde bir dil gelişiyor. Sanırım, üretim silahlarını elinde tutanların, Çin üzerinden servis ettiği yeni dünya düzeni, ‘yeni iktisadi ilişkiler ve yeni ahlak kurallarını’ kendi çıkar sistemine göre tekrar belirliyor. Hatta kafamıza çaka çaka bu kuralları dayatıyor. Bizler de arızalı bir anlayışla, mesela, demokrasi ya da modernlik adına bu nadan yeni kuralları ve bu kuralların efendilerini görmezden geliyoruz.Bakınız, Bebek olayı. Bundan 25 yıl önce Türkiye’de bunu yapamazdınız. Çünkü bu bir özgürlük ya da demokrasi anlayışı değil.Ezcümle, üslup, çürümeyi en iyi tarif eden olgudur. Yaşadığımız bu üslupsuzluk, bu vasatlık, soytarılık, sosyal yaşama, üretim – iletişim ilişkilerimize de yansıyor.  Herkes kendini, iyi çalışsın. Hepimiz şunu hatırlayalım, ötekinin mutlu olmadığı, nefes almadığı yerde kimse var olamaz… TwitterInstagram
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.