Ertuğrul Özkök; Akşamki ortak yayın; bu kamyonun altında yazılı şu iki adrese dikkat edin açıklaması

Özkök'ün "Akşamki ortak yayın; bu kamyonun altında yazılı şu iki adrese dikkat" başlıklı yazısı şöyle:

Ertuğrul Özkök; Akşamki ortak yayın; bu kamyonun altında yazılı şu iki adrese dikkat edin açıklaması

Ertuğrul Özkök, "Deprem Mektubu" başlığı altında,  yazdığı ve "newsletter" olarak paylaştığı yazısında bugün, Kahramanmaraş merkezli, binlerce insanın yaşamını yitirdiği, 10 ilde yıkıma neden olan depremlerinin ardından yapılan yardım organizasyonlarını yazdı. Özkök, "Mahallelerimiz öyle bölünmüş ki…Herkes sadece duymak istediğini duymak istiyor.Bunları söyleyenler ise her iki mahalleden de kovuluyor…Bunu halledemezsek bilelim ki… Daha şimdiden muhtemel bir İstanbul depreminin altında milletçe kaldık demektir… Ve o enkazın altından ne bu mahalle çıkabilir, ne de o mahalle…" değerlendirmesini yaptı. 

Özkök'ün "Akşamki ortak yayın; bu kamyonun altında yazılı şu iki adrese dikkat" başlıklı yazısı şöyle: 

Akşamki ortak yayın; bu kamyonun altında yazılı şu iki adrese dikkat

Bu fotoğrafı ‘Ra.co’ adlı yabancı bir internet sitesinden aldım.

İngilizce haberin başlığının Türkçesi şöyleydi:

“Türkiye’nin elektronik müzik topluluğunun araçları deprem yardımında…”

Haberden öğrendiğime göre Türkiye’deki elektronik müzik şirketleri bir araya gelip ellerindeki araçları deprem bölgesine göndermiş.

Kamyonun üstünde hangi şirketler var?

Altında bu şirketlerin isimleri de var.

RX İstanbul, Klein Phoenix, Klein Harbiye, MiniMusikhol, Kite ve Zorlu PSM…

Bu isimler çoğunuza yabancı olabilir.

Dolayısıyla bunları “beyhude bir iyi niyet çabası” olarak görebilirsiniz…

Hiç öyle değil…

Bir kamyon deprem gecesi ne yapabilir?

Bunlar müzik kayıt ve sahne gösterilerinin teknik alt yapısını yapan şirketler.

Yani ellerinde çok güçlü ve teknolojik olarak ileri aydınlatma ve ses sistemleri var.

Tabii bunları kullanan uzman kadroları da…

Daha da önemlisi bu sistemleri hızla bir yerden bire yere taşıma ve kurma kabiliyetleri…

Hepimiz gördük ki, deprem sahalarında en kritik ilk 4 günde geceleri aydınlatma sistemleri yoktu.

Diyeceğim, bu kamyonlar yerel yönetimlerin gönderdiği moloz kaldırma kamyonları gibi kurtarma ve arama çalışmalarına yardımcı oldular.

Ünlü starların karavanları depremzede evi haline geldi

Başka örnekler de var…

Medyapım,  Ay Yapım gibi büyük dizi ve film yapım şirketlerinin bir zamanlar dizi starlarının çekim sırasında kaldığı karavanlarını, ışıkçılarını, jenaratörlerini, sesçilerini bölgeye gönderdi.

Bütün bunlar devasa deprem içinde belki çok küçük bir çabayı anlatıyor…

Ama gördük ki, bu küçük çabalar bir araya gelince devasa bir sivil çaba ortaya çıkıyor.

Yardım için başvurulacak iki kuruluşun adı şunlardı

Geliyorum yazının başlığında sözünü ettiğim küçük haberdeki önemli ayrıntıya.

Haberin altına deprem için hangi kuruluşlar aracılığıyla yardım edilebileceği eklenmiş.

Tahmin edin bakalım listenin başında hangi kuruluş bulunuyor?

“Ahbap…”

Onun altındaki isimler arasında biri daha  dikkatimi çekiyor:

“Islamic Relief…”

Nedir bu derseniz söyleyeyim.

1984 yılında kurulmuş bir İslami yardımlaşma kuruluşu…

Bir sivil toplum örgütü yani…

Yani bu haberi veren müzik sitesi, Ahbap’la İslami bir kuruluşun adını yan yana vermekte hiç sakınca görmemiş.

Biri benim mahallemden, öteki değil diye bir ayrım yapmamış.

Yardım tanıtım filminde UNICEF'in yanına yazılan isim

Bir örnek daha vereyim.

Şu an Hepsiburada ve Trendyol gibi e-ticaret şirketleri devletle işbirliği içinde yardımın yerine ulaştırılması çalışması yapıyorlar.

Trendyol’un bu konuda hazırladığı tanıtım filmine baktım.

Yardımları hangi kuruluşlarla gönderebilecekleri belirtilmiş.

En büyük yer AFAD’a verilmiş.

Ama hemen altında  yan yana iki isim var.

UNICEF ve AHBAP…

Yani AHBAP’ın adı Birleşmiş Milletler'in bir kuruluşu ile yan yana veriliyor.

Dünyaca ünlü sanatçı Madonna onun adını veriyor…

Milleti bir araya getirecek yayına niye onlar yok

Bütün bunları görünce  siz de şu soruyu sormuyor musunuz kendi kendinize;  bütün dünya yardıma koşan kuruluşlar arasında hiçbir ayırım yapmazken, Türkiye’de bu akşam 8 televizyonda yapılacak ortak yardım yayınında “Ahbap’ı” niye dışlıyorsunuz…

Sırf Ahbap’a sempatik baktı diye,  bütün araştırmalarda Türkiye’nin en güvenilen 5 şöhretli insanı içinde adı olan Kenan İmirzalıoğlu gibi bir insanı bile dışlıyorsunuz?

Artık her mahallenin makul insanları özgürce konuşabilmeli

Artık depremin ikinci aşamasına geçiyoruz.

Enkazın altındaki umutlar bitmek üzere ve artık enkazın üstüne geçeceğiz.

Kimse gocunmamalı…

Yarın bu depremin ilk 10 gününün şöyle tarafsız bir muhasebesini yaptığımızda makul insanların söyleyeceği çok şey olacak.

Ve her iki mahallede de insanlar söylemek istediklerini özgürce söyleyebilmeli.

Yoksa meydan her iki mahallenin de azgın trollerine kalıyor.

Evet iktidar ve Cumhur İttifakı hatalar yaptı

Evet devlet ilk 48 saatte ne yazık ki organize olamadı.

Evet devlet adına hareket eden bir takım kamu görevlileri, valiler çok büyük işgüzarlıklar yaptılar.

Yerel yönetimleri, sivil girişimleri geri plana itmek için ellerinden gelen çabayı harcadılar.

Evet “Cumhur İttifakı olarak sahadayız” gibi millet ruhunu daha ilk günden bölecek kötü açıklamalar yapıldı..

Cumhurbaşkanı'nın böyle bir günde, eleştirisini dile getiren insanlar için “şerefsiz”, “nifak sokan insanlar” demesi, karşı mahallenin trollerine zerre kadar koymadı lakin o mahallenin  bir çok makul insanın gönlünü kırdı…

En azından böyle günlerde Cumhurbaşkanı'ndan daha kucaklayıcı samimi bir dil beklemek hakkımız yok mu?

Hem Ankara Belediyesi'ni hem İGA'nın çabasını övmek daha akıllıca olmaz mıydı?

Ahbap’ın itibarını ve azmini kırmak için yapılan açıklamalar, Hatay Havaalanı'nın açılması polemiği iyi bir şey miydi?

Hem Ankara Belediyesi’nin çabasını övmek hem İGA’nın çalışmasını övmek her iki kurumun itibarını da daha yukarı çekmez miydi?

Ama Kılıçdaroğlu'nun öfkeli dilini de tartışmalıyız

İyi de CHP Genel Başkanı bun bunlara karşı öfkesini ifade için kullandığı dil daha mı iyiydi diyenleri de duyuyorum.

Haklılar…

Benim çevremde bir çok insanın hoşuna gitti bu dil lakin benim gitmedi.

Aynı duygular daha yumuşak ifadelerle dile getirilebilirdi.

Bunları da konuşmalıyız…

İstanbul depreminin enkazından sizin mahalleniz kurtulur mu sanıyorsunuz?

Ne yazık ki çok umutlu değilim…

Mahallelerimiz öyle bölünmüş ki…

Herkes sadece duymak istediğini duymak istiyor.

Bunları söyleyenler ise her iki mahalleden de kovuluyor…

Bunu halledemezsek bilelim ki…

Daha şimdiden muhtemel bir İstanbul depreminin altında milletçe kaldık demektir…

Ve o enkazın altından ne bu mahalle çıkabilir, ne de o mahalle…

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER