Halide Edip Adıvar'ın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

Türk edebiyatındaki yeri inkar edilemeyecek olan Halide Edip Adıvar, Kurtuluş Savaşı yıllarında aktif bir şekilde görev alır ve bu savaşta kazandığı deneyimleri yazarlık yönü ile yoğurarak hem yazarlık yeteneğini ispat eder hem de savaşın bilinen ve bilinmeyen bütün yönleri.

Halide Edip Adıvar'ın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri
Halide Edip Adıvar'ın Hayatı, Edebi Kişiliği ve Eserleri

Türk edebiyatındaki yeri inkar edilemeyecek olan Halide Edip Adıvar, Kurtuluş Savaşı yıllarında aktif bir şekilde görev alır ve bu savaşta kazandığı deneyimleri yazarlık yönü ile yoğurarak hem yazarlık yeteneğini ispat eder hem de savaşın bilinen ve bilinmeyen bütün yönlerini insanlara gösterir. Bu yazımızda yazarlığı ile hem Türk edebiyatında hem de dünya edebiyatında kendine yer edinen Halide Edip Adıvar’ın yaşamını ve sanat anlayışını anlatacağız.

Halide Edip Adıvar’ın Ailesi ve Çocukluğu

Halide Edip, 1882 yılında İstanbul’un Beşiktaş semtinde dünyaya gözlerini açar. Çocukluğunun ilk yıllarını kendi anılarında “Mor Salkımlı Ev” olarak bahsettiği evde geçirir. Halide Edip’in babası Padişah II. Abdülhamit’in katipliğini yapan Selanikli Mehmet Edip Bey, annesi ise Fatma Bedrifem Hanım’dır. Halide Edip annesini küçük yaşta veremden kaybeder. Çocukluğunu anneannesi ve Halide Edip’in “Haminne” diye bahsettiği Nakiye Hanım ile geçirir. Halide Edip’in çocukluğunda büyük bir etkiye sahip Nakiye Hanım, geleneksel Osmanlı kadını kimliği ile Halide Edip’in romanlarındaki geleneksel kadın karakterlerinde etkisini gösterir.

Halide Edip, babasının yeniden evlenmesi üzerine yeni bir eve taşınır. Ancak yeni bir eve ve hayata alışamayan Halide Edip hastalanır. Hastalığı yüzünden Mor Salkımlı Eve anneannesinin yanına döner. Dedesini ve dayısını aynı hafta içinde kaybeden Halide Edip ve ailesi Mor Salkımlı Ev’e veda ederek farklı bir eve taşınır. Üsküdar ve çevresinde birkaç ev değiştirdikten sonra Şemsi Efendi yalısının yan bölümüne taşınırlar. Halide Edip bu taşınma döneminde öğrenimine özel hocalar ile devam eder.

Mehmet Edip Bey’in ikinci bir kadınla evlenmesi ve bu durumun abla dediği üvey annesinin mutsuzluğuna neden olduğuna tanıklık etmesi Halide Edip’in kişiliğinde çokeşliliğe karşı ömrü boyunca sürecek haklı bir düşmanlık başlatır.

Halide Edip’in yaşı büyütülerek Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nin sınavlarına sokulur ve kazanır. Ancak bir öğrencinin şikayeti üzerine okuldan uzaklaştırılır ve evde ders görmeye başlar. İngiliz hocasının teşviki ile John Abbot’un “Ana” adlı eserini Türkçeye çevirir. Bu kitap çevirisi II. Abdülhamit tarafından Şefkat Nişanı ile ödüllendirilir. Rıza Tevfik Bölükbaşı’da Halide Edip üzerinde etki bırakan hocalarından olur.

Halide Edip’in ikinci kez Amerikan Kız Koleji’ne başladığı yıllarda ünlü matematikçi Salih Zeki Bey’den özel ders alır. Salih Zeki Bey ve Halide Edip arasındaki eğitim ilişkisi mektuplaşmalar ile devam eder. Halide Edip 1901 yılında Amerikan Kız Koleji’ni başarı ile bitirir ve Amerikan Kız Koleji’nden mezun olan ilk Türk kadını olur. Eğitimini tamamlayan Halide Edip, özel ders aldığı hocası Salih Zeki Bey ile evlenir.

Halide Edip Adıvar’ın Evlilikleri

Halide Edip evliliğinin ilk yıllarında Salih Zeki Bey’in çalışmalarına yardımcı olur. Salih Zeki Bey’den iki oğlu olan Halide Edip, rahatsızlığı dolayısı ile Burgazada’ya yerleşir. Meşrutiyet’in ilanı ile yazarlık hayatına tam olarak giriş yapar. Salih Zeki Bey’in ikinci bir evlilik yapmak istemesi üzerine çok eşliliğe nefret besleyen Halide Edip, önce oğulları ile beraber babasının yanına gider. Geri döndüğünde de Salih Zeki Bey’den ayrılır. Babası Mehmet Edip Bey’in tuttuğu eve yerleşen Halide Edip’i sıkıntılı dönemler beklemektedir. Ancak kendi ayakları üstünde durmayı bilen Halide Edip bu sıkıntılı dönemi atlatır. Evli olduğu yıllarda çalışmalarını kocasının adını kullanarak Halide Salih imzası ile çıkarırken ayrılıktan sonra baba adına döner ve çalışmalarında Halide Edip imzasını kullanır.

1917 yılında eğitim vermek için Suriye’ye gider. Suriye’de olduğu sırada aile doktorları olan Adnan Bey (Adıvar) ile evlenir. Halide Edip’in Doktor Adnan Bey ile evliliği ilginçtir. İstanbul’da kıyılacak nikaha Suriye’de olan Halide Edip’in yerine vekaleten babası katılır ve nikah böyle kıyılır. Bu evlilik Adnan Adıvar’ın 1955 yılındaki vefatına kadar devam eder.

Halide Edip ve Milli Mücadele

Osmanlı Devleti’nin I. Dünya Savaşı’na katıldığı yıllarda Halide Edip yazıları, çalışmaları ve konferansları ile kendini aydın çevrede hatırı sayılır bir yer edinmiş konumdadır. I. Dünya Savaşı yıllarında Cemal Paşa’nın isteği üzerine Suriye’ye eğitimci olarak gider. 1916 yılında Osmanlı Devleti başkentine geri dönse de savaşın insanlar üzerindeki etkisi Halide Edip’in yazarlık şevkini kırar. Bu nedenle eğitimci olarak çalıştığı Suriye’ye geri döner.

Halide Edip, Doktor Adnan Bey ile evlendikten sonra İstanbul’a tekrar geri döner. I. Dünya Savaşı’ndan sonra işgal altında olan Osmanlı Devleti’nin vahim durumu karşısında sessiz kalmak istemeyen Halide Edip, diğer vatansever Osmanlı aydınları gibi harekete geçer. Bu hareket bir dizi yazı ve konferanslar ile başlar ve giderek büyür. Halide Edip, Fatih, Kadıköy ve Sultanahmet Mitingleri’nde konuşmacı olarak yer alır. Özellikle Sultanahmet Mitingi tarihte önemli bir olaydır. Türk halkının birlik ve beraberliğinin göstergesi olan bu mitingler Halide Edip’i Türk aydını olarak ve Türk kadını olarak önemli bir yere getirir.

1920’de İstanbul’un İngiliz askerleri tarafından işgal edilmesi üzerine Halide Edip ve eşi Doktor Adnan Bey İstanbul’dan ayrılma kararı alır ve işgalci birliklerden saklanarak Ankara’ya ulaşırlar. Halide Edip, Mustafa Kemal ve silah arkadaşları ile burada tanışır. Sürmekte olan mili mücadeleye yardım etmek için önce çeviri ve ofis işleri ile uğraşır. Daha sonra yaralı askerler ile ilgilenmek için cepheye gönderilir. Halide Edip, cephede geçirdiği vakitlerde yaralı askerlerden ve köylülerden öğrendiklerini ileride yazacağı romanlarına yansıtacak ve okuyucuya savaşın bilinmeyen yönlerini gösterecektir.

Büyük Taarruz ile İzmir’e ilerleyen Türk ordusu içinde Halide Edip’te vardır ve çavuş rütbesi ile orduda görev yapmaktadır.

Halide Edip’in Cumhuriyet Sonrası Hayatı

Halide Edip Adıvar, cumhuriyet ilan edildikten sonra Türk edebiyatındaki yerini daha da sağlamlaştırır. Romancılığı ile edindiği bu yer Halide Edip’in Avrupa’da da tanınmasını sağlar. Eşi Adnan Adıvar’ın Terakkiperver Cumhuriyet Fırkası’nın kurucuları arasında yer alması Halide Edip’i de muhalif tarafta gözükmesine neden olur. Siyasi sorunların çoğaldığı bu anlarda Halide Edip, tedavi için Viyana’ya gider. Viyana’dan sonra 4 yıl Londra’da yaşarlar. Londra, Halide Edip için önemli bir yer arz eder. Burada birçok kongre ve toplantıya katılan Halide Edip, İngilizce eserlerini bu şehirde kaleme alır. Avrupa yaşamının bu değerli 4 yılının sonunda 10 yıl yaşayacağı Paris’e taşınır. Türkiye dışında geçirdiği yıllarda eşi Adnan Adıvar, Halide Edip’in hep yanında olur. Bu uzun gurbet yıllarında Amerika ve Hindistan’a da giden Halide Edip, Hindistan’da bir İslam Üniversitesinin kurulmasına yardımcı olur. Verdiği konferanslar ile büyük bir şöhret kazanan Halide Edip, Hindistan’a ait anılarını” Inside India” adlı eserinde anlatır.

Adıvar çifti 1939 yılında yurda geri döner. Halide Edip, İstanbul Üniversitesi’nde İngiliz dili ve edebiyatı profesörü olarak görev alır. Bir dönem İzmir milletvekilliği yapsa da İstanbul Üniversitesi’ndeki görevine tekrar döner. Adnan Adıvar’ın 1955 yılındaki vefatından sonra büyük bir yıkım yaşar. Hayat arkadaşını kaybeden Halide Edip, 9 Ocak 1964 yılındaki vefatına kadar geçen dönemi sağlık sorunları ile uğraşarak geçirir. Halide Edip Adıvar, İstanbul Merkezefendi Mezarlığına defnedilir.

Halide Edip’in Edebi Kişiliği

Halide Edip, cumhuriyetin ilan edilmesinden önce ve sonra yazın hayatında önemli bir konuma sahiptir. Kendi kişiliğinden sapmadan kendi düşüncelerini sonuna kadar savunur.

Halide Edip denildiğinde akla gelen batılı, güçlü kadın çizgisi bir yana Halide Edip sıkı bir halkçıdır. Halk kültürü ile olan bağını hiçbir zaman koparmadan, geldiği kültürü kişiliğinde aktif bir şekilde gösterir. Mevlevi olan büyükannesinin yanında büyümesi tasavvufi düşünceye yakınlık duymasını ve din olgusunu romanlarında sıkça kullanan Halide Edip, dini dünya üzerindeki düzenin sağlayıcısı olarak görür.

Halide Edip, Doğu-Batı sentezinde yoğrulmuş kişiliği ile Doğu ve Batının arasında tercih yapmak yerine iki kültüründe birleştirilebileceğini savunur. Romanlarında ve yazılarında bu düşüncesini anlatır. Döneminin en büyük tartışma konusu olan Doğu-Batı meselesi diğer yazarlarda olduğu gibi Halide Edip’in romanlarında da büyük yer kaplar. Halide Edip’in romanlarında kadın karakterler ön plandadır. Romanlarında işlediği güçlü kadın tipleri ile kadının toplumdaki yerine yön vermeyi amaçlayan Halide Edip, Doğu-Batı meselesini kadın karakterler üzerinden işlemeye çalışır. Halide Edip’e göre, kadın ne doğu kültüründeki gibi pasif olmalı ne de batı kültüründeki feminist anlayış ile kadınlığını unutup erkeksileşen kadınlardan olmalıdır. Kadın, doğu kadınının şefkat ve sevgisini ve batı kadınının özgüvenini ve girişimci ruhuna sahip olmalıdır.

Halide Edip’in eserlerinde önem verdiği konulardan biri musikidir. Romanlarında sanat türlerinin bir çoğuna ayrıntılı bir şekilde yer verse de musikinin yeri Halide Edip romanlarında farklı bir yere sahiptir.

Halide Edip denildiğinde akla gelen en büyük olgu Kurtuluş Savaşı’dır. Savaşta bizzat yer alan ve bu konuda deneyim sahibi olan Halide Edip, romanlarına bu deneyimi başarılı bir şekilde aktarır. Romanlarındaki Kurtuluş Savaşı gerçekçiliği bu konuyu anlatan romanlar içerisinde Halide Edip’i ayrı bir konuma yükseltir.

Romanlarında kullandığı üslup anlaşılır ve sadedir. Görüş olarak Milli edebiyat anlayışına yakın olan ve topluma yakınlaşmayı amaçlayan Halide Edip, romanlarında toplumun anlayacağı bir dil kullanır. Türkçe yanlısı olan çizgisini koruyarak Arapça ve Farsça sözcük ve tamlamaları kullanmaktan yaşamı boyunca uzak durur.

Halide Edip Adıvar’ın Eserleri

Hikayeleri: Harap Mabetler (1911)

Dağa Çıkan Kurt (1922)

İzmir’den Bursa’ya (1963)

Romanları:

Cumhuriyet Öncesi Romanları:

Raik’in Annesi (1909)

Heyula (1909)

Seviye Talip (1910)

Handan (1912)

Son Eseri (1913)

Yeni Turan (1913)

Mev’ud Hüküm (1918)

Cumhuriyet sonrası Romanları:

Vurun Kahpeye (1923)

Ateşten Gömlek (1923)

Kalp Ağrısı (1924)

Zeyno’nun Oğlu (1928)

Sinekli Bakkal (1936)

Yolpalas Cinayeti (1937)

Tatarcık (1939)

Sonsuz Panayır (1946)

Döner Ayna (1954)

Akile Hanım Sokağı (1958)

Kerim Usta’nın Oğlu (1958)

Sevda Sokağı Komedyası (1959)

Çaresaz (1961)

Hayat Parçaları (1963)

Oyunları:

Kenan Çobanları (1916)

Maske ve Ruh (1945)

Anıları:

Türk’ün Ateşle İmtihanı (1962)

Mor Salkımlı Ev (1963)

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER