Başarılı İş Kadını Gülşah Sam ile Çok Özel Röportaj

Gülşah Sam, Türkiye'nin illere yayılım gösteren en aktif kurumsal eğitim ve koçluk firmalarından birinin sahibi, Dijital Dünyanın Enleri Ödül Töreninde, Kişisel Gelişim alanında ödül almış Helpa Akademi'nin kurucusu. Mühendis, Psikoloji yüksek lisansı olan girişimci ve başarılı bir iş kadını, en önemlisi iyi bir anne aynı zamanda eski bir Evos Angels yazarı…

Başarılı İş Kadını Gülşah Sam ile Çok Özel Röportaj

Öncelikle pandemi sizi nasıl etkiledi Gülşah hanım, iş kaybı yaşadınız mı?

Pandemi ilk etapta beni çok fazla etkilemedi. Hatta pandeminin ilk zamanlarında Antalya’da kongrede 1000 kişilik bir salonda, dünya’nın her yerinden gelen bir diplomat, stk’sına eğitim veriyordum. Yasaklar başladıktan sonra etkilenme oldu elbette, çünkü eğitim vermek için bir araya gelme şansımız kalmadı. Daha çok evimde online seans ve eğitimlerimi sürdürdüm. Aynı zamanda diğer illerdeki iş ortaklarımızında eğitimlerine katkı sağladım. Bu anlamda parasal anlamda kayıp yaşamasamda iş anlamında kayıp yaşadım tabii ki.

8 Martta Dünya Kadınlar gününü kutlayacağız, sizin için kadın olmak ne ifade ediyor ?

Kadına değer verilen bir coğrafyada kadın olmak çok güzelken, kıymet verilmeyen bir coğrafyada elbette işkenceye dönüşebiliyor. Kadınlıkta lokalizasyon, önemli bu anlamda. Yine de kadın olmaktan mutlu ve gururluyum.

Günümüzde okuma ve eğitim oranı arttıkça, boşanma oranlarının arttığına dair bazı istatistikler var. Kadınlar daha mı kolay vazgeçer hale geldi sizce?

Kadınlar kolay vazgeçer hale gelmedi, kadınlar erkekleşti.

Nasıl yani? bu konuyu biraz açar mısınız?

Tabii ki. Eski çağlardan bu yana, erkek içgüdüsel olarak "Avcı" kadın ise "işleyen" güdüsündedir. Yani eski zamanları düşünün, erkek bir hayvan avlar getirir, kadın bunu işleyerek gıda haline getirir. Ve aile erkeğin avladığı, kadının işlediği bu avı yer. Bu erkeğin ve kadının ruhunu ve doğasını bekleyen bir aktivitedir.

Şu an ne değişti peki?

Şuan kadın getirilen avı beğenmiyor. Kendi avlıyor. Ama avlarken erkeği aşağılayarak avlıyor. Net olmak gerekirse, kadın ekonomik özgürlüğünü kazandıkça erkekleşiyor, veya erkekleştiriliyor. Erkeğin kaynaklarını harcama ihtiyacı ortadan kalkıyor. Erkekte de kompleksler başlıyor. Dolayısıyla aile yapısı bozuluyor.


Peki Aile yapısını düzgün tutmak için ne yapmalı kadın ve erkek?

Tek kelimeyle takdir derim. Evliliklerde insan takdir duymak istiyor. Örnek vermek gerekirse, diyelim bir ayakkabı almak istiyor kadın, bunun için 5000 tl’lik bir bütçe ayırabilecek kadar kazanıyor. Ve rahatça alabilir. Ama erkek daha az kazanıyor ve bu ayakkabıyı alamayacak. Erkeğin iç güdüsüne hizmet etmek adına kadının, erkeğin gücünün yettiği ayakkabıyı ona mutlaka aldırması ve çok beğendiğini dile getirmesi gerekiyor. Erkek psikolojisi o an bir ihtiyacı karşıladığı için tamamlanmış oluyor. Ama benim param diyerek, kendi istediğini alırsa kadın, ve erkeğin getirdiğini beğenmiyor. İşte orda çatallaşmalar başlıyor. Aynı şey erkek içinde geçerli, kadını takdir edip beğenilerini sunmadığında kadın kendini yanlız ve eksik hissediyor. Ve buradan yola çıkarak avı işleyen dengesi bozuluyor. Buda her şeye etki ediyor maalesef.

Peki Anne kadına gelirsek... Neler söylemek istersiniz?

Ben anneliğin kutsal olmadığını, topluma kutsallık dayatılması yapıldığını düşünüyorum. Çünkü benim nazarımda, bugün ekranlarda her gün izlediğimiz, çocuğuna tecavüz edildiği halde sessiz kalan, yasak aşkıyla ilişkisini gördüğü için çocuğunu katleden, yıllarca çocuğunu arayıp sormayan, çocuğuna şiddet uygulayan bireylerin anne kutsallığı olamaz. Kutsal olunması için bazı kazanımlar şarttır. Herkesi aynı kefeye koyan söylemlerden hoşlanmıyorum.

Sizinde bir evladınız var. İş kadını, göz önünde olan bir anne olarak ne şekilde davranıyorsunuz?

Evet 7 yaşında, Aras isminde bir oğlum var. Yaşına rağmen kararlarına çok saygı duyuyorum. Onu sürekli seçenekler sunarak büyütüyorum ki, pratik karar verme mekanizması gelişsin. Anne oğul olarak çok uyumlu bir ikiliyiz, yeri geliyor futbol oynuyoruz, yeri geliyor ders çalışıyoruz. İş kadınlığımı anneliğimin önüne geçirmiyorum. Özellikle pandemi döneminde işlerimi evden yürüttüğüm için birlikte çok vakit geçirme şansımız oldu. Çokta iyi geldi esasında.

Bu arada Anne olmak istemeyen kadınların sayısı gün geçtikçe artıyor... Hatta evlenmek istemeyen kadınların da öyle... Bu konuda gözlemleriniz nelerdir..?

Bu bahsettiğiniz şey doğru. İşim gereği bu konuda gözlem yapıyorum. 2 grup kadın gözlemliyorum. Birincisi 30 yaşını aşmış evlenmek için çıldıran, hayatındaki erkeğe evlilik baskısı yapan kadınlar. 2si ise 30 yaşını aşmış ama yuva kurmaya pek niyetli olmayan kadınlar. İlk grubun evlilikleri maalesef hüsran ile sonuçlanıyor. Baskıyla evlenen erkek bir süre sonra kadından uzaklaşıyor ve evlilik bitiyor. Diğer gruptaki kadın ise hayatını yanlız yaşamaya adıyor ve daha rahat olduğunu düşünüyor. Bunun sebebinin kadına şiddetin ve değersizleştirmenin arttığı toplumumuzda, her gün gördüğümüz olumsuz bilinçaltı kayıtlarının olduğunu düşünüyorum. Kadın rahatım yerindeyken neden risk alayım diyor. Ve yalnızlaşıyor. Yanlızlıkta iyi geliyor.

Son olarak kadınlarımıza vermek istediğiniz bir mesaj var mı?

Hedefleriyle var olsunlar, başarılarıyla imza olsunlar diyorum.

Güncelleme Tarihi: 04 Mart 2021, 19:35
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER