Mehmet Usta: "Bu çağın en büyük vebası yalnızlaşmak olacak"

Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı... Nasılsınız, neler düşünüyorsunuz? Hayata dair şu ara kafanızı ne meşgul ediyor? Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu zamanlarda ne kadar iyi olabileceksek o kadar iyiyim diyelim.

Mehmet Usta:

Akşam Gazetesi'nden Ali Demirtaş'ın röportajı...

Nasılsınız, neler düşünüyorsunuz? Hayata dair şu ara kafanızı ne meşgul ediyor?

Dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu bu zorlu zamanlarda ne kadar iyi olabileceksek o kadar iyiyim diyelim. Yine de ilk sorunuzun bu olmasına sevindim. Hal hatır sorabilmek çok önemli. Herkesin gerçekten birbirinin halini sorması lazım. Sadece bir klişe olarak değil. Diğergam olmanın en gerekli olduğu çağdayız. Birbiriyle temas etmenin bile çok zorlaştığı bu dönemde, eğer insan birbirine sahip çıkmayı gerçekleştiremezse, bu çağın en büyük vebası yalnızlaşmak olacak. İnsan sosyal bir varlık. Hayatına devam edebilmesi insanla mümkün. Kültürün devamlılığı bu esasa dâhil. Kötümser biri değilim. İnsanlığa dair iyi şeyler olacağını düşünüyorum. Her olumsuz şeyin olumluya evrilmesi birbirimize olan saygımızı tekrar kazanmakla mümkün olabilir. Tüm dünya ve insanlık adına iyi şeyleri temenni etmek bile güzel bir başlangıç sayılabilir. İnsanlığın içinde bulunduğu bu zor zamanların sonunda büyük bir erdem hareketinin başlayacağını düşünüyorum. Yeter ki hatalarımızdan dersler çıkartmayı başaralım. Aidiyet, ölçü ve denge. Dünyada ölçü ve dengeyi bozan tek varlık maalesef insan. Bu sorguya ihtiyacımız var.

HAYRAN DEĞİL, SEVEN BİRİKTİRDİM

Şöyle bir dönüp kariyerinize baktığınızda neler düşünüyorsunuz?

Şanslı ve mutlu bir insan olduğumu düşünüyorum. Oyunculuk. Yaşamım boyunca çok güzel işlerin işinde bulundum. Yaptığım her şeyin karşılığında hayran değil, seven biriktirdim. En çok da güzel dostlar ve arkadaşlar. Önemli olan da bu. İnsan biriktirebilmek.

OYUNCULUK İLAHİ BİR HEDİYE

Oyunculuk ve oynamak sizin için ne anlam ifade ediyor?

Bu çok güzel bir duygu. İçimdeki çocuk oyunculuk sayesinde hiç ölmedi. Hala oyun oynayabiliyorum. Sonsuz ve sınırsız bir hayat yaşama şansı veriyor bu insana. Bu ilahi bir hediye. Her canlandırdığım karakterde yeni bir hayatı keşfediyorum. Yeni bir gözle bakabilmeyi öğreniyorum. Sınırsız bir anlama yolu oluyor kendine ve insana dair. Her insanın içinde ölümsüz olma isteği var. Beğenilmek, sevilmek ve hatırlanmak. Oyunculuk bir keşif yolculuğu. Kendinden başlayıp, insanı yaşamı ve varlığı keşfetmenin estetik ve eğlenceli yolu. Sadece bir meslek değil oyunculuk. Yaşamınızı baştan sona kuşatıyor.

BU BİR SEVDA MESELESİ, BİR MESLEK TERCİHİ DEĞİL

Oyunculuğa nasıl başladınız, sizi bu sürece iten şey ne idi?

Bu yaratılış ruhla ilgili bir konu. Bir ışık ve bir hediye. Çocuk yaşlardan itibaren oyunculukla ilgili deneyimlerimin de katkısı oldu muhakkak. Fakat. "Et olarak oyunculuk benim hayatım olacak" dediğimde üniversite yıllarındaydım. Bu bir sevda meselesi. Bir meslek tercihi değil. Bu yolda yürüme kararının hayatımda birçok şeyi değiştireceğini biliyordum. Hiçbir zaman kolay olacağını düşünmedim. Hiçbir zaman da kolay olmadı. Çok çalıştım. Oyunculuk eğitimleri aldım. Katıldığım ilk profesyonel tiyatro topluluğu, "Lale Oraloğlu Tiyatrosu " idi. Oyunculuğu büyük bir aşk ve heyecan duyuyorum. Başladığım her yeni projede aynı heyecanı hissediyorum. Bu bitmeyen bir sevda.

Sinema mı yoksa dizi mi sizi daha mutlu ediyor?

Her ikisinin de yeri ayrı ama sinema başka. Bir sinema filminde olmanın hazzı kıyas götürmez. Özellikle de arthouse filmler. Orada bir karakteri canlandırırken mesleki açıdan kendinizi daha çok besliyorsunuz. Dizi oyunculuğu sizi daha farklı bir çalışma temposuna itiyor.

Kamera arkasında olmayı düşündünüz mü hiç, böyle bir planınız var mı?

Zaman zaman konusu açılsa da film yönetmenliği birçok özelliğin yanında ciddi bir teknik bilgiyi de gerektiriyor. Belki günün birinde bu konuda kendimi geliştirmeyi başarırsam, deneyimlenmek isteyebilirim ama benim aşkım oyunculuğa.

Yeni projelerinizden bahseder misiniz? Yakınlarda yeni şeyler var mı?

Yakında yeni sinema filmlerimin çekimlerine başlayacağım. Birkaç sürpriz projenin de haberini şimdiden vermiş olayım. Öte yandan içinde bulunduğumuz şu zorlu zamanlarda, eğitim, kültür ve sanata daha çok ihtiyacımız var. Sevgili dostlarımdan elden geldiğince sinema tiyatro ve konserlere daha çok gitmelerini. Kültür sanat ve edebiyat adına yapılan her türlü faaliyete katılmalarını rica ediyorum. Henüz tatil planı yapmamış olanların yangınlarda zarar gören bölgeleri tercih etmelerini, yerel esnafa destek olmalarını tavsiye ediyorum. İnsanın insana, insanın kültür ve sanata ihtiyacı var.

FİLMDE GÜÇLÜ BİR ERKEKLİK ELEŞTİRİSİ VAR

Kar Kırmızı adlı filmde yer alma sürecinizden bahseder misiniz?

Kıymetli dostum Atalay Taşdiken bir gün bana yeni bir senaryo yazmaya başladığını söyledi ve hikâyeyi benimle paylaştı. Atalay abinin diğer tüm senaryolarında da var olan hikâye derinliği ve gerçekçi karakterleriyle senaryodan çok etkilenmiştim. Filmin ana karakteri Yusuf'u benim için yazdığını söyleyince çok mutlu oldum. Beni en çok mutlu eden şey özellikle bu film ve Yusuf karakteri için bana olan inancıydı. Atalay Taşdiken'in setinde olmak da dostu olarak yanında olmak kadar güzeldir. İkimizin de zor zamanlarıydı. Onun annesi benim babam çok ağır hastaydı. Vaktimizin büyük kısmını bu mücadeleyle geçiriyorduk. Bir yandan da filmin hazırlıkları. Hikâye ismi üstünde bir kış filmi. Belli olmazsa olmazları vardı. Şiddetli bir kış ve kar mesela. Birçok mekân araştırması yapıldı. En iyi alternatifler Ardahan ve Konya gibi görünüyordu. Defalarca değişik bölgelere gidildi. Koşullar sürekli değişiyor fakat beklenen kar bir türlü gelmiyordu. Bu süreçte Valide Hanım vefat etti. Araya epeyce bir zaman girdi. Zamansal olarak da mevsimin sonlarına gelinmişti. Ve artık ümitlerin tükendiği noktada Ardahan'dan beklenen kar haberi geldi. Tamamen gerçek mekânlarda. Çok zorlayıcı tabiat şartlarında çektiğimiz etkileyici ve güzel bir film oldu. Çok yakında da vizyona girecek.

Film içerik olarak sizi nasıl etkiledi?

Kar Kırmızı filminin iki ciddi eleştirisi var. Bu iki eleştiriyi de ele alış tarzı beni çok etkiledi. Bunlardan biri adalet kavramı. İkincisi erkeğin kahramanlığı üzerine odaklanmış görünen bir hikâyede, kadın perspektifinden bakıldığında ortaya çıkan çok ciddi ve gerçekçi bir erkeklik eleştirisi. Filmde işlememiş olduğu bir suçtan dolayı uzun süre hapis yatmış Yusuf'un, adına sürülen bu lekeyi çıkartma çabası yanında, adalete güvenini kaybetmiş bir erkeğin kendi adaletini sağlamak adına içine düştüğü sarmal; dostluk, aşk, ihanet ve güven ekseninde anlatılıyor.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER