'Kan naklinde demir zehirlenmesine dikkat'

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kanbilim Bölümünden Pra.

'Kan naklinde demir zehirlenmesine dikkat'

Medipol Mega Üniversite Hastanesi Kanbilim Bölümünden Pra. Dr. Asuman Mersin Kökrek, 8 Mayıs Dünya Talasemi Günü dahilinde Akdeniz Anemisi tedavisinde kullanılan kan nakline ilişkin manâlı açıklamalarda bulundu. Dr. Kökrek, talasemi yani Akdeniz anemisi hastalığının ülkemizde görülme oranının oldukça yüksek olduğunu belirterek ''Talasemi kalıtımsal geçişli bir hastalıktır. Hemoglobin yapımında bir kusur vardır. Çevresel bir faktörü yoktur.Ülkemizde görülme oranı yüksektir. Başlıca ismi Akdeniz anemisi diye geçer fakat dünyanın çoğu ülkesinde de görülür. Bizim ülkemizde bilhassa Akdeniz kuşağında olan illerde daha çok görülür. Bundan nedeniyle da 41 ilde izdivaç öncesi gerekli tarama testi yapılmaktadır'' dedi.

''Alt kan grupları yerinde değilse alerji yapabilir''
Talasemi hastalarının kan veremeyeceğine değinen Dr. Kökrek, transfüzyona yani kan nakline dair şu bilgileri paylaştı: ''Talasemihastaları fazla sık kan almak zorunda oldukları için bir süre sonra aldıkları kanlardaki antijenlere aleyhinde antikor geliştirebilirler. Bir nevi o antikorlar yabancı karoser görevi görür. Bundan nedeniyle transfüzyonda kan grubu ve daha aşağı kan gruplarının yerinde olmasına dikkat edilir. Çünkü olağan A,B, 0Rh dışında Rh'ın daha alçak grupları vardır. Normalde fazla nadir kan alan insanlarda bunlar problem oluşturmaz. Lakin fazla sık kan alanlarda bir süre sonradan bunlara aleyhinde alerjik reaksiyonlar gözlemlenebilir''.

''Kan nakli hastalığın çeşidine göre uygulanır''
Dr. Kökrek, talasemide kan naklinin hastalığın seyrine göre değiştiğine dikkati çekerek, ''Başlıca transfüzyon arası 4 ila 6 haftadır. Ama rahatsızlık ağırlaştığında, klinik belirtiler daha fazla ortaya çıktıkça 2 ila 4 haftaya değin kan transfüzyon sıklığı değişmeye başlar.Talaseminin 3 çeşidi vardır. Talasemi minör dediğimiz grup sadece taşıyıcıdır. Bu grupta fazla hafif anemi olabilir, sadece genetik olarak taşıyıcılık yaparlar. Talasemi intermedia, hafif hastalık tipidir. Rahatsızlık bulguları da hafiftir. Majöre oranla belirtiler daha geç ortaya çıkar. Talasemi majör ise ağır hastalıktır. Yaşamın 3'üncü ayından daha sonra ağır şekilde kansızlık, halsizlik, solukluk, dalak-karaciğer büyüklüğü gibi bir sürü klinik bulgularla seyretmeye başlar. Talasemi majörde tedavi olmadan ileri yaşlara gelebilme ihtimali yok. Taşıyıcıların transfüzyona ihtiyacı yoktur, intermedialarda ise gerekebilir. Eğer talasemi intermedialarda 1 yıl içinde 10'dan fazla kan almaya başladıysa bundan böyle talasemi majör tanısı konulur. Talasemi majör de ise sıradan 3 haftada bir kan ihtiyaçları olur'' şeklinde konuştu.

''Demir birikmesi organ hasarını tetikliyor''
Talasemi majör hastalarının bağışıklık sistemlerinin güçsüz olduğunu belirten Dr. Kökrek, ''Bu nedenle hastalar beslenmelerine daha fazla uyarı etmeli'' dedi.

Dr. Kökrek, vücutta demir birikmesine aleyhinde da uyararak, şu değerlendirmede bulundu: Transfüzyondan sonradan, fazla pozitif kan aldıkları için kanın içerisindeki demirin vücutta aşırı birikiminden dolayı organ hasarları oluşmaya başlar. Organ hasarlarını, bu demirleri vücuttan uzaklaştırarak oysa ortadan kaldırabilirsiniz. Bunun içinde demir uzaklaştırıcı çare dediğimiz şelatörler vardır. Bu ilaçları kullanmaları gerekir. Özetle bu hastalar transfüzyonu uyumlu alacaklar, transfüzyondan sonra da uyumlu olarak demir uzaklaştırıcı şelatörleri alacaklar. Eğer buna uyarı etmezlerse demir zehirlenmesi meydana gelir. Bu durumda yürek yetmezliği, karaciğer yetmezliği, biçimsizlik, artış-gelişme geriliği, erginlik problemleri, endokrinal organlarda bezginlik, hipofizde demir birikmesi, şeker hastalığı gibi sıkıntılar yaşanır. Bu tedavi şeklinin ömrün sonuna kadar devam etmesi gerekiyor. Tamamen iyileştirici çare ise kemik iliği nakliyle olur''.

''Donör olmanın birincil şartı Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı elde etmek''
Transfüzyon için gereken kanın Kızılay tarafından tedarik edildiğine dikkati çeken Dr. Kökrek, kan nakli ve donör olma şartlarına ilişkin şu bilgileri verdi: ''Bütün yataklı tedavi gruplarında kan transfüzyon merkezi kurma zorunluluğu var. Eğer bir hastanede yatan hastada kan ihtiyacı olursa doktoru, o hastanedeki kan transfüzyon merkezinden kan veya kan ürünü talebini yapar. Transfüzyon merkezi, stoğunda varsa hazırlar ve gönderir. Şayet stokta yahut online sistem üzerinden Kızılay'dan talep edilir. Olur Ya Kızılay karşılayamazsa o zaman transfüzyon merkezine yetki verir. O süre biz hastaya veya yakınına deriz fakat ‘Bize donör getir, biz kanını hazırlayalım'. Ara Sıra hasta yakınları da donör bulamıyor. Kan alabilmek için donörTürkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmak zorunda. Çünkü ileride bir hastalık olursa geriye dönük donörün takibinin yapılabilmesi gerekiyor.Donör ilk kanı verdikten sonradan normalde 3 ay sonradan tekrardan donör olabilir. Natürel bazı insanların hemoglobinleri fazla yüksek olur, o zaman 2 ayda bir kanı alınabilir''.

''Genetik danışmanlıkla çocuk sahibi olabilirler''
Talaseminin önlenebilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Dr. Kökrek, ''Talasemi öteki hastalıklar gibi yok. İki taşıyıcı evlendiğinde çocuklarının yüzde 50'sinin hasta doğma riski var. Onun için izdivaç öncesi zorunlu tarama testi yaptırarak ne ile karşılaşacaklarını bilirler. Kalıtımsal danışmanlık eşliğinde çocuk sahibi olabilirler. En azından hasta çocuk doğması önlenmiş olur. öte yandan koronavirüs sebebiyle kan bağışı yapanların sayısında düşüş olduğunu biliyoruz. Hastanelere gidip, koruyucu ekipmanlarını yerine getirdikten daha sonra kan vermenin, markete alışverişe gitmekten bir farkı yok. Herkes sokağa çıkmaya devam ediyor, bir grup keyfi olarak geziyor. Ancak bu fazla daha büyük bir amaca hizmet ediyor. Onun için kaldı ancak hastaneye gelmesinler lakin Kızılay'a gitsinler. Zaten Kızılay'da derece derece alıyor, hiçbir riski değil'' açıklamasında bulundu.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER