Prof. Dr. Tarlacı: Pandemi döneminde Parkinson ve Alzheimer hastaları olumsuz etkilendi

Pandemi döneminin nörolojik rahatsızlığı olan kişiler üzerindeki etkileri ile ilgili konuşan Nöroloji Uzmanı Prof.

Prof. Dr. Tarlacı: Pandemi döneminde Parkinson ve Alzheimer hastaları olumsuz etkilendi

Pandemi döneminin nörolojik rahatsızlığı olan kişiler üzerindeki etkileri ile ilgili konuşan Nöroloji Uzmanı Prof. Dr. Sultan Tarlacı, kritik bilgiler verdi.

Alzheimer ve Parkinson hastalarının bu süreçte olumsuz etkilendiğini belirten Prof. Dr. Talacı, özellikle hareketsizliğin bu etkide önemli bir payı olduğunu vurguladı. Prof. Dr. Tarlacı konu ile ilgili şöyle konuştu:

SANDALYEYE BAĞIMLILIK DERECESİNDE KÖTÜLEŞMELER OLUŞTU

İstatistiksel bir çalışmamız yok ama gözlemlerimiz var. Bu süreçte özellikle hareketlerde yavaşlama, ağırlaşma ve düşmelerle seyreden ileri yaş hastalığı olan Parkinson hastalarının genel durumlarında bozulma ortaya çıktı.

Evden çıkmamanın veya günlük rutin hareketleri yapamama nedenli olarak, önemli bir kısım Parkinson hastasında, performans ve fiziksel güçten düşme oluştu. Hatta birkaç hastada ileri derecede, Parkinson'un da önüne geçen, kas lifleri kaybı ve bağ-yağ dokusunun yerini alması ile oluşan hareket sınırlılıklarında sandalyeye bağımlılık derecesinde kötüleşmeler oluştu.

HALÜSİNASYON GÖRMEDE ARTIŞ OLDU

Diğer yandan özellikle hem Parkinson hastalarının hem de Alzheimer bunamalarında hayal görmelerde –halüsinasyonlar- belirgin artışlar oluştu. Günlük yaşam rutininin bozulması, yakınlarının yanına yer değiştirerek olan ev ortamından zorunlu ayrılmalarının getirdiği görme, işitme gibi değişen duyusal farklılıklar zihin dünyalarındaki dengeleri bozarak hayal görmeleri şiddet, sıklık ve oranını arttırdı.

FOTO: SHUTTESTOCK

Corona virüsü pandemisinin pek çok hastada günlük yaşam ritminin değiştiğini ve bunun hastaları neden etkilediği ile ilgili de bilgiler veren Prof. Dr. Tarlacı şunları söyledi:

Değindiğim gibi özellikle yaşlılarda alışılan günlük ritmin, rutinin bozulması zihinsel bozulmaya ve zaten zorlanan bellek dolayısı ile zihinsel karmaşalara neden olabilmektedir. Bu tür ileri unutkanlığı olan hastalara genelde ev içinde eşyaların yerinin bile değişilmemesini öneririz.

Evde kendine bakamaz diye çocuğunun evine geçici yerleşmek veya kısıtlamalar nedeniyle yıllardır yaşadığı, bildiği kendi şehri, evine gidememesi zaten kırılgan olan hafıza ve algıyı bozmakta. Bu sebeple de hayal görmeler, unutkanlıklarda artışlar oluşmaktadır.

YAŞLILAR YALNIZLIĞA ÇEKİLDİ

Diğer yandan kısıtlamalarla kendi yaşıtları ile daha önce bir araya gelen yaşlılar, yalnızlığa çekildi ve insan sesi-yüzü görememenin getirdiği eksiklikler doğrudan beyin sağlığına yansıdı. Bu tür sorunlar yine bahsi geçen hastalıklarda beyindeki yıkımı hızlandırır veya arttırır, depresif duygu durum, kaygı bozuklukları alevlendirir.

Özellikle gençler gibi sosyal medya üzerinden görüntülü ve sesli görüşmelere de alışık olmamaları, gençlerden daha fazla etkilenmelerine neden olmuş olabilir.

YALNIZLIK ERKEN ÖLÜME SEBEP OLUYOR

Pandemi sürecinde yalnız kalan 65 yaş ve üzeri kişilerin olumsuz koşullardan daha çok etkilendiğini belirten Prof. Dr. Tarlacı, yalnızlığın erken ölüm olasılığını önemli ölçüde artırdığını vurguladı ve şu bilgileri verdi:

“Çevresel kirlilik kişinin erken ölme olasılığını yüzde 5, şişmanlık yüzde 20, alkolün ise yüzde 30 bu olasılığı hesap edilmektedir. Yalnızlığın, erken ölme olasılığındaki etkisi ise yüzde 40-45 olarak belirlenmiştir.” şeklinde konuşan Prof. Dr. Tarlacı, önemli öneriler sundu:

*Yalnızlık, sadece davranışı değiştirmemekte, aynı zamanda stres hormonlarının, bağışıklık sisteminin ve kalp-damar işlevlerinin de değişimine de neden olur. Pandemideki uzun evde kalma süreci, ait olmama, kimsenin umursamadığı, kimsenin fark etmediği hissine de neden olabilir. Bu da depresyona, umutsuzluğa ve içe dönüşe neden olabilir.

*Tekrar kısıtlamalar geleceğini sanmıyorum. Çünkü salgın şu anda bakanlık açıklamalarına göre orta yaş grubu üzerinden devam ediyor ama yaşlıların ölüm ve solunum cihazına gereksinim gösterme olasılığı daha yüksek. Beyin sağlığı açısından bakıldığında, insanların sosyal etkileşimi, yüz görmesi ve insan sesi duyması doğası gereği gereklidir.

İLETİŞİM ARAÇLARINI KULLANMAYI ÖĞRETİN

*Biyolojimiz buna göre uyarlanmıştır. Konuşma genleri ile doğsak da biyolojimiz konuşacak ses ve beyni yaratsa da diğer insanların konuşmasını görmeden-duymadan çocuklar konuşamıyorlar. İnsana diğer insan gerekir. Bu kısıtlamalar olur ve fiziksel olarak yapılamaz ise 65 yaş üzerindeki kişilere görüntülü iletişim araçlarını kullanma imkânı sağlanmalı veya kullanımları öğretilmeli. Bir şekilde yüz yüze, mimikli ve sesli etkileşim sağlanmalı.

*Diğer yandan da fiziksel hareket esas. Yaşlılar özellikle telkine uyumludur ve bilgelikleri ile önerilere daha açıktırlar. Televizyon izleme süreleri de aslında çok az değil. Televizyonlar her gün sıska ve iki selüliti olanlara sabah jimnastiği, kilo verme gibi egzersizler göstereceklerine, sosyal sorumluluk alıp aynısını, evde kalan yaşlılar için duyurup yapmalılar. En azından gün içerisinde evden belli saat ev içi yapılabilecek egzersizlere katılım artabilir.

*Diğer yandan “evde kal” olacak ise ıssız, Covid-19 bulaşma riski ve insan olmayan yerlerde de yaşlılar açısından sınırlamalar olmamalıdır. Yoksa bu salgının psikolojik ve zihinsel yükü, uzun vadede ekonomik olandan çok daha yüksek olabilir.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER