Suyu bile zor içerken, sarmayı afiyetle yedi

Tekirdağ'da yaşayan ve iki çocuk babası olan 30 yaşındaki Savaş Ekin, 2012'den beri yutma güçlüğü, katı gıda yemekte zorlanma ve şiddetli göğüs ağrıları yaşamaya başladı.

Suyu bile zor içerken, sarmayı afiyetle yedi

Tekirdağ'da yaşayan ve iki çocuk babası olan 30 yaşındaki Savaş Ekin, 2012'den beri yutma güçlüğü, katı gıda yemekte zorlanma ve şiddetli göğüs ağrıları yaşamaya başladı. Yaşadığı rahatsızlıklar sonucu hem devlet hastaneleri hem de özel hastaneler olmak üzere hastalığına şifa bulmak için 4-5 farklı şehir gezen Ekin'e 11 yıl boyunca tanı koyulamadı. Bunun üzerine Başkent'e gelen ve Ankara Bilkent Şehir Hastanesi Gastroenteroloji Bölümünde muayene olan Ekin, kendisine yapılan tetkikler sonucu yemek borusunun mide kısmındaki kaslardan oluşmuş kapağın gevşemesi nedeniyle yutma güçlüğü olarak bilinen "akalazya" hastası olduğunu öğrendi. Başkent'te devlet hastanesi olarak sadece Ankara Bilkent Şehir Hastanesinde yapılan ve ilk kez 13 Ocak tarihinde POEM işlemi uygulanan 3 hastadan 1'i olan Ekin, hastalığı boyunca yaşadığı sıkıntıları, Ankara'da gördüğü tedavi sürecini ve tedavi sonrası yaşadıklarını İhlas Haber Ajansı (İHA) muhabirine anlattı.

"Ne yemek yiyebiliyordum ne su içebiliyordum"

Akalazya hastalığının belirtilerini ilk defa 2012 yılında fark eden ve tam 11 yıl boyunca teşhis konulamayan Savaş Ekin, hastalığını atlatmak için hem devlet hastaneleri hem de özel hastaneler olmak üzere 4-5 tane farklı şehir gezdiğini ifade etti. Ekin, bu süreçte psikolojik olarak da çok yıprandığını belirterek, sözlerine şöyle devam etti:

"Mide asidi olabilir dediler. Film çektik, 3-4 kere endoskopi çektik. ?Bir şey gözükmüyor' dediler. Parça aldılar, temiz çıktı. Bana bir teşhis konulamadı. Ben de bu süreçte psikolojik olarak sıkıntı yaşamaya başladım. Ne yemek yiyebiliyordum ne su içebiliyordum. Kaslar kendi kendine kasılıyordu. Kasların kasılmasını, açılamamasını ben kendim hissedebiliyordum. Mesela suyu içeyim diyordum ama inmeyeceğini biliyordum. Çünkü kaslar öyle kasılmıştı ki su inmiyordu aşağıya ve geri çıkarmak zorunda kalıyordum."

"Ben yiyemeyince eşim de yemek istemiyordu"

Hayatının her alanında yemek yiyemediğinden dolayı besinlerden alabileceği yeterli enerjiyi alamayan ve ailesine bakabilmek için çalışmak zorunda olduğunu belirten Ekin, "İş yerinde yemek de yiyemediğim için bu sefer dışarıdan vitamin şurupları içmek zorunda kalıyordum. İster istemez ayakta kalmak zorundasınız, biraz güçlü olmak zorundasınız. Yediğiniz bütün besini çıkarıyorsunuz, su dahi içemiyorsunuz. Stres de etkiliyor gibi geliyor bana, çünkü bazen hiçbir şey olmadan bile 2-3 kaşık yiyordum ve kendi kendime takılmadan yemişim diyordum. İster istemez insan biraz yorgun oluyor. Sofraya yemek geldiğinde ve eşim bana baktığında onun da ister istemez iştahı kesiliyordu. Ben yiyemeyince o da yemek istemiyordu. Çabuk yoruluyorduk, sonuçta yemek yiyemiyorsun. İşten geldiğimde daha da acıkıyordum. Çocuğumu parka götürmek istiyordum. Parka gittiğimde 30-45 dakikada hemen geri gelmek zorundaydım çünkü ayakta duracak halim yoktu. Geldiğimde sulu bir şeyler yersem veya çorba içersem, hamdolsun bugün de doydum diyordum" ifadelerini kullandı.

Muhammed Musab Gümüşer-Berkay Hasan Karayakas-Oğuzhan Halil Özbek

iha.com.tr üzerindeki haberler özet şeklinde yayınlanmaktadır. Haberin video, fotoğraf ve metnine Abone panelinden ulaşabilirsiniz.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER