Akşam Gazetesi'nden Yasemin Döngel'in röportajı...

-Sefirin Kızı dizisinde hayat verdiğiniz Elvan karakteriyle kısa sürede gönülleri fethettiniz... Tepede Olan duruşlu yapısı ve açık sözlülüğüyle herkesin hayran olduğu Elvan'ın hangi yönü size bu rolü kabul ettirdi? Diziye katılma süreciniz nasıl gerçekleşti?

Elvan‘ın içindeki kimsenin büyütmediği o yetim çocuk beni en fazla etkileyen şey oldu. Anne yetim çocuklar hayata bir sıfır yenik başlıyorlar maalesef. Elvan da o çocuklardan biri. Sahipsizliğin ona kattığı şey ise güçlü almak. Dinç olup daima tebessüm etmek, inadına tebessüm etmek. Bu beni çok etkiledi. Elvan karakterini ilk okuduğumda ne dek cana yakın ve dobra olduğunu anladım. Derhal bağımı kurdum onunla. Bir geleceğimiz olduğunu en başından beri biliyordum.

-Elvan karakteri yöresi gereği Ege şivesiyle konuşuyor... Bu sizin için mecburi oldu mu? Alışık olmadığınız bir şive ise ne kadar bir süreçte role girebildiniz?

Annem ve babam Doğulu olduğu ve ben de İstanbullu olduğum için Ege şivesi bana tanıdık değildi. Lakin şans bu ya, daha önce de Ege şiveli bir işte oynadım. Müzisyenliğin verdiği bir işitsel farkındalığım var. Bu sebeple Ege şivesinin melodisini tez öğrendim.

-Bir Takım karakterleri oyuncu yaratır... Elvan ise zamanla daha eğlenceli bir karaktere dönüştü... Hivda Zizan Alp, kendisinden Elvan'a bir şeyler kattı mı?

Elvan benden çok farklı bir enerjiye sahip. Onun gibi olmayı isterdim ama ben daha içe dönük bir insanım. yine de benim de “dandun” olduğum anlar çoktur. Elvan’la bu yönümüz epeyce benziyor. Kendimi tutamayıp söyleyeceğimi bir espriye sıkıştırarak karşısında tarafa söyleyebiliyorum bazen.

-"Sefirin Kızı" dizisi yayınlandığı ilk günden reyting yarışına fazla hızlı bir antre yaptı, kısa sürede de zirveye oturdu... Pek fazla yeni dizi bu başarıyı yakalamakta zorlanıyor. Peki sizin sırrınız nedir?

Arkadaşça bir senaryo, gerçekçiliğe ağırlık veren bir reji, ekip ruhuna önem veren oyuncular ve enerjik bir yapım der susarım.

-Sefirin Kızı Muğla'da çekiliyor. İstanbul'da doğup büyüdükten sonra, Muğla'yı nasıl anlatırsınız?

Kimseyi gücendirmek istemem fakat Muğla’nın yeri bende ülkemin bütün şehirlerinden diğer. Şahane bir doğası varken bununla birlikte modern bir büyükşehir. İnsan hayran oluyor gördüğü manzaralar karşı.

-Koronavirüs salgını iç dünyamıza dönmemizi sağladı. Kimi ünlüler sosyal medyaya sardı, kimi fotoğraf yaptı... Kimisi de mutfaktaki hünerlerini keşfetti. Peki siz evde kaldığınız süreci nasıl değerlendirdiniz?

Ben daha fazla kendime döndüm. Zaten çok topluluk ortamlarda çalışıyoruz. Bol bol kendimi dinleyip kitap okudum. Saksılara sebze ektim, kendi peynirimi, yoğurdumu yaptım. Yogamı yaptım, mutfağa dinç tarifler için girdim.

-Normalleşmeye başlıyoruz artık... İlk olarak gittiğiniz ya da gideceğiniz o yer neresi?

İlk olarak kontrollü bir şekilde ailemle görüşeceğim. Hepsini çok özledim.

-Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Keman Bölümü’nü bitirdikten sonradan Haliç Üniversitesi Konservatuvar Tiyatro Bölümü’nde eğitim aldınız... Müzikten eğitiminden sonra sizi tiyatroya iten şey ne oldu?

Ben çocukluğumdan beri oyuncu olacağımı hissediyordum. Ama ailem zaten beni ve kardeşimi sanatla ilgili yetiştirdi. Müzik yeteneğim vardı ve bunu ölçmek istedik. Keman bölümündeyken tabi binadaki tiyatro öğrencilerine nasıl gıptayla baktığımı hatırlıyorum. O vakit özendiğim abi/ablalarım acilen meslektaşım oldu.

-Kariyer hedeflerinizi merak ediyorum... Diğer projeleriniz var mı ufukta? Bir sinema filmi ya da bir tiyatro... İleriye dönük herhangi bir akıl?

derhal hepimiz kozalarımıza çekildik ve dünyanın normale dönmesini bekliyoruz. Ama tabii fakat kafamda bir sürü hayalim, hedefim var. Zamanla da hepsini gerçekleştireceğime inanıyorum. Şimdilik tuttuğum dileklerimi reel olmaları adına söylememeyi tercih ediyorum.

-Son olarak hayranlarınıza iletmek istediğiniz bir mesaj, herhangi bir tavsiyeniz var mı?

Özellikle Elvan gibi dostu olmasını isteyen insanlara bir şey söylemek istiyorum; Elvan gibi arkadaş olsunlar. Ara Sıra Elvan gibi olmak kaybettirebilir, ama uzun vadede daha hoş insanlarla daha sağlam bağlar kurmanızı da sağlar. Ne ekersek onu biçeriz.