Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Enfeksiyonları Bilim Dalı Öğretim Üyesi ve Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Hasan Tezer, 1 Haziran’dan itibaren kontrollü normalleşme sürecinin başlamasıyla birlikte rakamları yakından peşine düşüp takip etmeye başladıklarını söyledi.

Prof. Dr. Tezer, “Çünkü bunun nasıl bir yansıması olacaktı, insanlarımız her zaman istediğimiz maske takmak, sosyal mesafe, hijyen kurallarına uyacaklar mı diye yakın takibe başladık. Ve maalesef bir haftadır 900’lü rakamlardan bin 500, bin 600’e dek geldiğimizi gördük. Bu rakamlar artmaya başlayınca ‘nerelerde yanlışlar yapılıyor’ diye irdelemek gerekiyordu.

Bu süreçte sosyal mesafe kuralına daha fazla uyuldu; lakin maske takma konusunda insanlarımızın azıcık gevşediğini gördük. Bilhassa rakamların yüksek olduğu büyükşehirlerde insanlarımızın maskelerini fazla pozitif takmadıklarını ya da taksalar da içten bir biçimde takmadıklarını gördük” dedi.

‘RAKAMLAR ARTARSA BAŞKA KURALLAR DA GELECEKTİR’

Prof. Dr. Tezer, normalleşme sürecinden sonra vakalardaki artışın alarm işareti verdiğini ifade ederek, “O yüzden birincil aşamada maske takma kurallarının yeniden gözden geçirilmesine başlandı. Bu bağlamda da özellikle büyükşehirlerimiz olan İstanbul ve Ankara’da zorunlu maske takma tavsiyesinde bulunuldu. Ve özellikle vaka artışının yoğun bir şekilde görüldüğü Bursa ilimizde de benzer şekilde maske takılmasının zorunlu hale getirilmesi tavsiye edildi.

Bu bağlamda da dün gece itibarıyla İstanbul ve Ankara illeri valiliklerinden maske takılmasının zorunlu olduğu ilan edilmiş oldu. Bu sayede rakamlarımızın daha pozitif yükselmeden, bizi evhamlı bir seviyeye getirdiğini görmeden düşüşe geçtiğini bakmak en büyük temennimiz. Çünkü rakamlar daha artarsa, teftiş edilemeyecek seviyeye gelirse her yerde oturup değerlendirmek, başka kurallar da gerekecektir” ifadelerini kullandı.

‘MASKELER AKSESUAR DEĞİLDİR’

Prof. Dr. Tezer, maskelerin içten takılması konusunda aylardır uyarılarda bulunduklarını ifade ederek, “Maskeler aksesuar değillerdir. Maskeler hastalığın başkasına buluşmasının engellenmesinde en önde gelen koruyucu yöntemlerden biridir. bununla birlikte yoğun, kalabalık yerlerde de başkalarından bize hastalığın bulaşmasını engelleyen yollardan biridir. Daima söylediğimiz gibi bize koronavirüs ağzımız, burnumuz ve gözlerimizden bulaşmaktadır. Bunların aralarında gözler minimum bulaşın olduğu yerdir. bunun dışında burun ve ağız kayda değer bir yerdir. O yüzden bizlerin maskemizi takarken içten bir şekilde takmamız, maskemizin ağzımızı ve burnumuzu kapatması gerekiyor” diye konuştu.

DONDURMANIN ETKİSİ

Yaz aylarıyla birlikte bilhassa çocuklarda dondurmanın sık tüketildiğine aksan yapan Prof. Dr. Tezer, “Bilhassa soğuk ortamlarda kış virüslerinin çoğaldığını biliyoruz. Oysa dondurmanın Covid-19 enfeksiyonuna sebep olabileceği ile ilgili bir bilimsel yayınlama bulunmamaktadır. Sadece mikropsuz şartlarda yapılmayan dondurmalar, bilhassa açık dondurmalarda, enfeksiyöz hastalıkların bulaşıcı olabileceğini biliyoruz, onun dıştan bu konuda Covid-19’un bulaşı ile ilgili bir bilgi şuan itibarıyla değil” dedi.

‘KAHVE İÇERKEN YAKIN SOHBET YOK’

Prof. Dr. Tezer, kalabalık içerisinde elde tutulan karton bardaklarla kahve veya akarsu tüketmenin tehlike oluşturabileceğine dair ise, “defalarca 3 kuralımız var; maske takmak, sosyal mesafeye uyarlamak, el hijyenini karşılamak. Netice itibarıyla bir şey içerken maskenizi indirmek zorundasınız. Sosyal mesafenize dikkat ettiğiniz sürece, yakın sohbet içerisine girmediğiniz sürece kahve içerken bir risk oluşmayacaktır.

Onun açık havada kahve içtikten daha sonra elinizi sabunla suyla yıkayıp veya antiseptikle dezenfekte ettiğiniz sürece ve bu sayede elinize bulaşmış olan mikroorganizmayı ağzınıza, burnunuza götürmediğiniz sürece ekstradan bir tehlike faktörü doğmayacaktır” ifadelerini kullandı. DHA