Gazeteci Fatih Altaylı HDP'lilerin ekrana çıkarılmamasını eleştirdi, ancak yönetimin kararı olduğu için bu kurala uyduğunu anlattı.
Habertürk sunucusu Didem Arslan Yılmaz'ın HDPlilerin televizyona çıkarılmaması eleştirisine "biz özel sektörüz, bu bir tercih" yanıtını vermesiyle başlayan tartışmaya Habertürk'te yazan ve aynı kanalda program yapan Fatih Altaylı da katıldı. Altaylı, Didem Arslan Yılmaz'ı ve HDP'lileri "terörle arasına mesafe koymadığı için" ekrana çıkarmayacaklarını söyleyen Habertürk sunucuları Mehmet Akif Ersoy ve Veyis Ateş'i eleştirdi. HDP'ye ilişkin kararın kanal yönetimi göre "hendek olayları" sonrası alındığını anlatan Altaylı, bu karara katılmadığı oysa aktarmak zorunda olduğunu belirtti. Altaylı'nın "HDP meselesi" başlıklı yazısı şöyle:
"Merkezde bir yayınlama organıysanız böyle kısıtlamalar olmaz"
"Zannedersin, tüm ekranlarda her gece sabaha kadar HDP’liler konuşuyor, anlatıyor da bir Habertürk ekranı kendilerine kapalı. HDP’yi konuşuyoruz, HDP’liler niye değil?” sorusuna Didem Arslan Yılmaz’ın verdiği “Biz özel sektörüz” yanıtı zaten yeterince manasızdı.Bir de üzerine Veyis Ateş ile Mehmet Akif Ersoy’un “Terörle aralarına mesafe koymadıkları için onları misafir etmiyoruz” sözleri gelince benzeri HDP’lilere sansür uygulayan tek Kanal Habertürk’müş gibi bir hava yaratıldı. Yahu bu insanları hiç kimse ekrana çıkarmıyor, sadece Habertürk değil! Ayrıca ben yayınlama organlarının ideolojik söylev alabileceklerine inanırım defalarca. Mesele A Haber yalnızca HDP’lileri değil CHP’lileri de çıkarmıyor ekrana. Kılıçdaroğlu’na da yer vermiyor. Vermez vermez. Kendi bilecekleri iş. Ara Sıra de partilerin temsilcileri bazı kanallara çıkmıyorlar. O da onların bileceği meslek. Bana göre bunların tamamı basın özgürlüğü kapsamındadır. Fakat kendini merkezde, herkese eşit mesafede, nesnel olarak görebilen bir yayınlama organı iseniz, böyle kısıtlamalarınız olmaz. Olmamalıdır."
"Böyle düşünmem, düşünemem"
"Şimdi haliyle ve haklı olarak okurlar bana da soruyor, “Veyis Alev gibi düşündüğün için mi HDP’lileri ekrana çıkarmıyorsun! Hayır efendim. Veyis Ateş gibi düşünmüyorum. Ben daha eski bir gazetecilik geleneğine mensubum. Böyle düşünmem, düşünemem. Böyle düşünmediğimi anlayın diye de onların bu açıklamaları yaptığı gün ben Öcalan’la mülâkat yaptığımı yazdım. Fakat kanalın da “korkudan” bu röportajı yayınlamadığını da ekleyerek. Korku derken “Yasa” korkusuydu. Apaçık geniş bir Terörle Çaba Yasası vardı ve istediğin kadar çekerek, her şeyi kabahat haline getirebiliyordu “zor sahipleri.” O gün o röportajı yayınlasaydı Kanal D olasılıkla yayınlama erteleme, kapatma gibi cezalar alacaktı. Muhtemelen ben de!"
"Hendek olaylarındaki tutumu sebebiyle alınan bir karar"
"Acilen de HDP’lilere ekranlar kapalı. Ben gazetecinin ucunda ulus yararı, toplumun bilgilendirilmesi gibi yararlar var ise şeytanla bile görüşebileceğini düşünürüm defalarca. Sakın HDP’yi şeytanla özdeşleştirmeye çalıştığımı da düşünmeyin. Ben HDP’nin Türkiye’de AK Parti’den sonradan en iyi organize olmuş parti olduğunu düşündüm defalarca. Ama PKK’nın askeri vesayetinden kurtulamayan bir parti olarak gördüm. Bana kalsa ben HDP’li misafir da alırım. Konuğunuz ile benzer fikirde olmanız gerekmiyor ki! Her görüşten misafir alıyorum. Oradan niye almayayım. Dediğim gibi Öcalan’la konuşmuşum, HDP’li ile mi konuşmayacağım.Ancak Habertürk’ün yayın politikasını ben belirlemiyorum. Buranın bir yönetimi var. Ve 2015 yılındaki “hendek kalkışması” sonrası Habertürk yönetimi şöyle bir tasarrufta bulunmaya karar vermiş: “2015 seçimleri sonrası PKK’nın uzlaştırma sürecini paramparça etme, siyasi çözümün önüne terör ve kanla tıkamasına karşısında kılını bile kıpırdatmayan, bunun yanlışlığına dair tek kelime bile etmeyen, hatta binlerce insanın ölümüne yol açan bu silahlı kalkışmayı ‘çağın direnişi’ şeklinde tanımlayıp selamlayan bir partinin temsilcileri nesnel olarak teröre yardım mahiyetindeki bu görüşlerini ekranlarımızda açıklayamazlar.” Anlayacağınız hendek kalkışması sonrası Habertürk ekranları HDP’lilere kapanmış. Buna karşısında bir hitabe alamadıkları için. Benden istenen de kanalın bu kararına saygı göstermem. Katıldığım değil, uyduğum bir karar. 20 küsur yıl önce nasıl kanalın kararına saygı gösterdiysem. Sonuçta sırtında yumurta küfesi taşıyanlar yöneticiler. Ben değilim."
