Son dakika! Korkutan uyarı: Corona virüsünde 2’nci dalga her an gelebilir!

Ömrüm Kara-Sinan TunçTürkiye’de corona virüsü ile ilgili mücadelenin göbeğindeyiz, mücadelenin merkezinde son durum nedir acaba?Şimdi Türkiye’de hastaneler ve sağlık birimleri göz önüne alındığında, gerçekte corona virüsü ile ilgili büyük bir başarı elde edildiği bir.

Son dakika! Korkutan uyarı: Corona virüsünde 2’nci dalga her an gelebilir!

Ömrüm Kara-Sinan Tunç

Türkiye’de corona virüsü ile ilgili mücadelenin göbeğindeyiz, mücadelenin merkezinde son durum nedir acaba?
Şimdi Türkiye’de hastaneler ve sağlık birimleri göz önüne alındığında, gerçekte corona virüsü ile ilgili büyük bir başarı elde edildiği bir reel. Çünkü baktığımız zaman ayrıca yatan hasta sayısındaki azalma, hem yoğun bakım hastasındaki azalma hem de günlük olgu sayısındaki eksik da olsa bir azalma yaşıyoruz lakin en fazla jurnal vaka sayısından ziyade hastanelerde entübe olan hasta sayısında ve hayatını kaybeden hasta sayısındaki azalma sahiden savaşın hastaneler bazında kazanıldığını gösteriyor.

İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Tufan Tükek   FOTO:SÖZCÜ

Peki yoğun bakımda nasıl bir çare uygulanıyor?
Yoğun bakıma aldığımız hastalar genellikle solunum problemi olan, bazı organlarında yetersizlik ortaya çıkmış hasta grubu. Bunlar alt başta solunum problemlerinden yattıkları için oksijen değiş tokuşunu sağlamaya çalışıyoruz. Bunu da ya yapay solunum cihazlarına bağlantı kurmak suretiyle entübe ederek, yani boğazından sokulmuş bir hortum vasıtasıyla bu solunumu sağlayabildiğimiz gibi yine dıştan yüksek basınçlı, aralıksız hava veren cihazlarla da hastaların kan-oksijen değişimlerini sağlamaya çalışıyoruz ve kandaki oksijen seviyesini kesin bir seviyede tutmaya çalışıyoruz. Bu esnada da ast öteki tedaviler yapılıyor, hastanın akciğerindeki o zatürre dediğimiz ağır tablo gerilediği süre da hastalar zaten sıradan servislere alınıyorlar.

Yoğun bakımdan çıkan bir olgu için nasıl bir süreç işliyor? Bu hastaların nelere dikkat etmesi gerekiyor?
Yoğun bakımdan meydana çıkan hastalar anında eve yollanmıyor, bir vakit daha servislerde izleniyor. çoğunlukla hastalığın zaten ikinci haftasından daha sonra yoğun bakım ihtiyacı daha çok oluyor, hastalığın sekizinci gününde bir alevlenme oluyor ve özellikle akciğer problemleri arttığı için hastalar nefes darlığı şikayetiyle bize başvuruyorlar ve bunun sonucu olarak da yoğun bakıma giriyorlar.

Yoğun bakımda kaldıkları zaman akıcı olabiliyor ama 2-3 gün ila 10-14 gün arası yoğun bakımda kalabiliyor hastalar. Yoğun bakım ihtiyacı eksilen hasta zaten düzelmeye başlamış, akciğerlerindeki o iltihabi koşul gerilemeye başlamış oluyor, birkaç gün daha serviste kaldıktan daha sonra kan tahlilleri de normalse ve oksijen durumu da normalse eve çıkartılıyor.

Evdeki takipleri de tekrar ırk sağlığı uzmanları göre, filyasyon ekipleri tarafından yapılıyor. Etrafındakilere bulaştırma özelliği varsa etraftan soyutlanıyor ve tek başına bir odada kalması sağlanıyor, konut halkı uyarılıyor, bütün eşyaları özel ülkü getiriliyor. Onun sonucu olarak da bir şikayeti yoksa hastanın, almakta olduğu ilaçlara devam etmesi suretiyle evde bir süreye değin peşine düşüp takip ediliyor.

Normalleşme sürecine dürüst gidiyoruz. Çare görenler bayağı hayatlarına dönmeye başladığında, hiç virüsle tanışmamış olanlara tarafından daha mı itinalı olmalılar?
Tam aksine, hastalığı geçirenler daha uğurlu. Hastalığı geçirmiş olanların, baştan hasta olma ihtimalleri -şu lahza bütün bilmemekle birlikte- düşük olduğunu düşünüyoruz. Bilhassa şu dönemde bir hastalık alma ihtimalleri epeyce düşük. Ama hastalığı hiç geçirmemiş olan oldukça büyük bir grup var biliyorsunuz ve o grubun natürel hala dikkat etmesi gerekiyor, sosyal uzaklık ve maske kurallarının hala geçerli olması gerekiyor oysa belli bir zaman daha bunun olacağını düşünüyoruz.

Ağır olgu sayılarındaki azalma virüsün zor kaybettiği şeklinde yorumlanıyor, bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?
Bu bir iki haftadır bizim de gözlemlediğimiz bir şey. Bu iki şeyden kaynaklı olabilir. Birinci sosyal mesafe kurallarının, sokağa çıkma yasaklarının var olması, kişilerin artık virüsle temasının kesilmesi veya fazla eksik virüsle bağlantı etmesinden kaynaklanabileceği gibi, son zamanda konuşulan virüsün mutasyona uğraması ve değişim sonucunda da bir takım özelliklerini yitirmesi sonucu da bu ağır vakalar azalmış olabilir. Bağlı ikincisi bizim için sahiden çok daha hoş bir haber olurdu oysa bu bir takım denek çalışmaların sonucunda anlaşılabilir.

Amerika’da da bununla ilgili araştırmalar ortaya çıkmaya başladı. Bilhassa virüsün RNA kalıntılarında eksilmeler tespit edildi ancak bu, antijenik yapısının değişmesi ve hastalık yapma veya şiddetli hastalığa sebep olma kabiliyetinin azalması anlamına gelebilir. Ast bu, artmasına da yol açabilirdi, bu herif mutasyonlar her iki yöne de virüsü devşirebilir.

İyimser açıklamalar yapılıyor ve böylece de dışarısı kalabalıklaşmaya başladı. Mesela geçenlerde Afiyet Bakanı Fahrettin Koca İstiklal Caddesi’nden bir fotoğraf paylaştı. Bu koşul nasıl tehlikelere yol açabilir?
Zaten derhal virüsle bulaşan olgu sayısının bin, hatta binin aşağıda olması gerekiyordu ama gördüğünüz gibi 2 binlere tırmandı. Bu şekilde devam ederse, bilhassa İstanbul gibi büyük metropollerde bu şekilde devam ederse bitmiş o 4 bin, 5 binli rakamlara varmak işten bile yok, lahza meselesi. Ast hastanelerde birtakım olumlu gelişmeler var, vaka sayısında azalma var fakat tedbirlerin sonuna kadar peşine düşüp takip edilmesi gerekiyor. Yani vaka sayısı 100’ün altına düşene kadar tedbirleri asla gevşetmemek lazım.

Bazı uzmanlar, her şey iyiye gitse bile sonbaharda ikinci dalganın geleceğini söylüyorlar. İkinci dalgaya kadar aşı veya ilaç bulunur mu, bulunursa da bu dalga engellenebilir mi?
Sonbahara kadar beklemeye lüzum değil. Zaten biz bu tedbirleri gevşetelim, örneğin bayram var önümüzde, yolları açalım, cümbür cemaat kucaklaşsın, ikinci dalga kazanç zaten. Bu yüzden hiç Eylül, Ekim’i beklemeye gerek değil. Ama yaz aylarında virüsün biraz daha zorlama kaybedeceğini düşünüyoruz.

Hava sıcaklıklarından dolayı, ondan dolayı yazı azıcık daha sıcacık geçirebiliriz ama kış ayıyla havaların soğumasıyla birlikte virüsün yeniden gelmesi, insanların eve kapanması ya da kapalı ortamlarda çok sayıda insanın bir araya gelmesiyle ikinci pik olabilir ama dediğim gibi o ikinci pik dikkat etmezsek her lahza olabilir. Virüs dünyadan değil olana dek, bakın ülkemizden yok, dünyadan değil olana dek itinalı davranmaya devam edeceğiz. Aşı için en erken tahmin herhalde bir yıl, tahminim önümüzdeki kasım ya da aralık ayları gibi olabilir aşı.

Sıhhat çalışanları bu süreçte en çok yorulan kesim oldu. Bu yorgunlukla ikinci dalgaya karşı mücadele edebilirler mi?
Yani ikinci dalgayı hiç istemeyen grup derhal biziz. Çünkü sıhhat çalışanları doğrusu en fazla bir uğraş gösterip bunun sonucunu da alamadıklarını görürlerse hakikaten çok büyük bir üzüntü içine girecekler. hemen üç aydan beri yoğun bir tempoda çalışıyoruz, halk müziği ailelerini görmüyorlar, ailelerinden uzak bir yaşam sürüyorlar, her tarafta meydana gelecek bu ikinci dalganın bu şekilde nasıl göğüsleneceği konusunda gerçekten biz de azıcık endişeliyiz fakat bağlı ardına kadar görevimizin başındayız, elimizden ne geliyorsa yapacağız, bütün sağlık çalışanları da bunun bilincindedir. Ne değin yorgun da olsak üzerimize düşen tahsis neyse, ülkemiz için onu yapacağız.

Ortada bütün dünyayı etkileyen bir virüs var. Bir Takım uzmanlar artık sonunun geldiğini söylüyorlar bazıları da bunun daha bir başlangıç olduğunu söylüyorlar. Hangisine inanmalıyız?
Virüs salgınları zaman zaman olur, ön çalışmasız yakalanıldığı için dünyayı da etkiler gördüğünüz üzere. Bilim insanları ve şu anki teknoloji bunu alt etmek için tatmin edici, biraz zamana gereklilik var yalnızca. Evet öyle çok kişiyi etkiledi, tüm dünyayı eve hapsetti lakin sonuçta bu salgındaki vefat oranlarına baktığınız zaman en azından ülkemiz için makul bir düzeyde. Bunun hiç olmaması bağlı aruz edilen fakat kızamık, suçiçeği çıktığında da ölümler görülmüş ancak emrindeki aşıların geliştirilmesi, etkili ilaçların bulunmasını düşünürsek bunu da alt etmek kolay görünüyor.

Ülkede pik noktası gerçekleşti mi?
Tabi birincil but için gerçekleşti. 5 binli rakamlardan sonradan geriye dönmek ve hastanedeki olgu sayılırının düştüğünü gördüğümüzde bunu anlıyoruz.

Enfeksiyonu ağır geçirmiş hastalar nasıl gözlem aşağı tutuluyor?
Yoğun bakım süreci yaşamış, önemli bir rahatsızlık süreci yaşamış hastaların önümüzdeki işlem içerisinde bir takım organlarında ne gibi hastalıkların, hasarların meydana gelebileceğine dair bir bilgimiz değil, bunu fakat takip ederek öğreneceğiz. Bu amaçla zaten İstanbul Tıp Fakültesi bünyesinde de bir İzlem Polikliniği kurduk ve bu hastalığı bir sene süreyle burada takip edeceğiz.

Bu hastalar taburcu olduktan sonradan üçüncü, altıncı, dokuzuncu, on ikinci aylarda bizim bu polikliniğimize başvurmak suretiyle akciğer, böbrek, karaciğer, yürek gibi birtakım organlarına yönelik testler yapılacak. Bağlı şikayeti olanlar bu şikayetleri üzerine değerlendirilecekler, olmayanlar da bu organları üstünde spesifik taramalardan geçecek. sonuç olarak yeni ve tanımadığımız bir virüs olduğu için fakat bir seneye dek, nasıl bir etki meydana getirecek, nasıl bir kalıcı hasar meydana getirecek veya kronik hastalıkların artışına mı yol açacak bunları oysa bu testlerden sonradan göreceğiz.

Virüs, iç organlarda koskocoman hasar bırakıyor mu?
Sonuçta bir iltihap oluşturuyor, özellikle bağırsaklarda, karaciğerde, kalpte, maksimum akciğerde. Alt bu iltihabın ileriki dönemlerde hangi mekanizmaları tetikleyeceğini, hangi hastalıkları tetikleyeceğini şu an için bilmiyoruz. Çünkü virüs hastalıkları, viral hastalıklar kendileri hastalık yaptığı gibi, başka hastalıkların da ortaya çıkmasına neden olabiliyorlar. Şeker Hastalığı gibi çoğu hastalığın kökeninde öncesinden geçirilmiş virüs hastalıkları var. Dolayısıyla böyle yaygın bir virüs hastalığı sonrasında nasıl bir tablo ortaya çıkacak, biz de merakla ve endişeyle bekliyoruz açıkçası.

Bizim bütün anlamıyla normalleşme sürecimiz 2021’i bulabilir mi?
Son virüs değil edilene dek dünyada normalleşme olmayacak gibi. Bakın Çin bile dördüncü ayda Wuhan’ı yavaş yavaş açmaya başladı. Olgu sayısı sıfır olduğu halde uzun bir süredir, Çin Wuhan’ı açmaya cesaret edemedi çünkü gerçekten en ufak bir hasta, bunu tekrardan alevlendirebilir. Dolayısıyla dünyada son olgu bitene dek gizli yok diyebiliriz.

İLGİLİ HABERProf. Dr. Tufan Tükek cevapladı: Corona virüsü mutasyona mı uğruyor?Prof. Dr. Tufan Tükek cevapladı: Corona virüsü mutasyona mı uğruyor?
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER