Enflasyon-Kur-Faiz Üçgeninde Ekonomi Modeli: Dolar Neden Yükseliyor? Ekonomi Nasıl Düzelir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu paylaşımı bugün dolar/TL'nin yaklaşık yüzde 25 oranında yükselişle 17,16 seviyelerinde işlem gördüğü anlarda sosyal medyada yeniden gündem oldu.

Enflasyon-Kur-Faiz Üçgeninde Ekonomi Modeli: Dolar Neden Yükseliyor? Ekonomi Nasıl Düzelir?

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bu paylaşımı bugün dolar/TL'nin yaklaşık yüzde 25 oranında yükselişle 17,16 seviyelerinde işlem gördüğü anlarda sosyal medyada yeniden gündem oldu.

Karadeniz Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Yakup Küçükkale de yükselişin hızlandığı bugünde böyle bir paylaşım yaptı.

Bunun üzerine kendisine paylaşımının devamında sorduk. Her soruyu eksiksiz cevapladı.

2000'lerin başı ya da 2013 yılı çevresi diyebileceğimiz bir dönem harici Türkiye'de enflasyon tek haneye kolay kolay inmiyor. Malum ABD'den yüksek genelde. Bu döneme göre kurlarda durum daha stabil ama o dönemlerde de sınırlı da olsa yükselişler görünüyor. Kur sadece enflasyona mı bağlı?

O dönemde enflasyonumuzun düşük olduğu doğru, tek hanelerdeydi. Ama yine de ABD ve Avrupa'dan daha yüksekti. Kabaca şu rakamlar bizim için referans olsun: O dönem Türkiye enflasyonu %8-9 civarındayken, ABD veya AB'de enflasyon %2-3 (en fazla %4-5) olsun. Bu durumda bizim enflasyonumuz daha yüksek olduğundan yine paramız değer kaybetse de şimdiki kadar değildi. Daha az değer kaybı görüldü. Örnekle gidersek TL, o dönemde yaklaşık ne kadar değer kaybetti? Bizim enflasyonumuz ile ABD enflasyonu arasındaki fark kadar. Yani yüzde 9 eksi yüzde 4 yaklaşık %5 oranında kayıplar görüldü. Peki, şuanda durum ne? Yüzde 73,5 eksi - yüzde 8,5 = %65 eder bu da değer kaybına işaret eder. Bizim enflasyon ile yurtdışı enflasyon arasındaki fark ne kadar çoksa, TL o kadar çok değer kaybeder.

Faiz, kur, enflasyon üçgeninde ABD, AB tarafından bakıldığında sıfırın altında faizle yaşıyorlardı son döneme kadar ve paraları değerli, enflasyonları düşüktü. Bu nasıl oluyor?

Kur hareketleri sadece enflasyon farkı ile ortaya çıkmaz. Kuru asıl belirleyen döviz arz ve talebidir. Zaten, enflasyon farklılığı da ilk planda döviz talebini etkiler. Döviz talebindeki değişim sonucu kur hareketi yaşanır. Bu durum, zaman zaman, kuru kontrol altına almak ve istediği yönde şekillendirmek isteyen Merkez Bankaları tarafından kullanılır. Piyasaya döviz sürmek ve çekmek şeklindeki operasyonlarla, kuru etkilemeye çalışırlar. Özetle, kur hareketleri doğrudan enflasyon ile etkileşimli değildir. Enflasyon önce döviz talebini, döviz talebindeki değişim de kuru etkiler.Kurun faiz ile olan ilişkisi, uluslararası sermaye hareketleri ile ortaya çıkar. Bunu açıklamak için önce 'Reel kazanç' kavramını açıklamamız gerekir. Reel kazanç, enflasyondan arındırılmış kazançtır. Ülkenize gelen parasal yabancı sermaye, piyasa faizi kadar kazanç elde edecektir. Ama aynı dönemde enflasyon oranı kadar da değer kaybı yaşar. Faiz artarsa, enflasyon kaybı daha az olacağı için, ülkeye daha çok parasal yabancı sermaye (sıcak para) gelir. Sıcak para geldikçe döviz bollaşır. Döviz bollaşınca kur düşer.ABD ve AB'nin paralarının değerli olması zaten enflasyonlarının düşük olmasından kaynaklanıyor. ABD enflasyonu imkansız gibi ama diyelim %132 olsun. O zaman ortada 'değerli $' kalıyor mu? Ulusal bir paranın değeri, enflasyona, enflasyon neticesinde artan veya azalan para talebine bağlıdır.

Şu dönem uygulanan programla başarılı olma ihtimalimiz nedir? Ekonomiyi yönetenlerin eğitimli ve işi bilen kişiler olduğundan yola çıkarak, bu ihtimalin düşük olduğu ekonomistlerin her söyleminde yer alırken, neden böyle bir yolu seçiyoruz?

Şu an uygulandığı söylenen program faiz indirimlerine dayalı. Yukarıda bahsettiğimiz reel kazanç olayına dönersek, ülkenize yabancı sermaye neden gelir? Kazanç elde etmek için. Siz faizleri indirirseniz, enflasyon zaten yükselişteyse, yabancı sermaye zarar eder. O zaman neden gelsin? Sayısal bir örnekle; yolunu şaşırıp gelmiş bir yabancı sermaye %14 kazanırken, enflasyondan %73'lük kayıp yaşayacak. Yani net kazancı -%59 olacak. Yatırımcı zarar edeceği ülkeye gelir mi? Geldiyse kalır mı? Sonuç açık. Kaçar gider. Gidince ülkenizdeki döviz azalır. Döviz kıtlaşınca kur yükselir. Kur yükselince enflasyon daha da artar. Sarmal bir kısır döngüye girersiniz.Son olarak cevabı şöyle netleştireyim: Faizin enflasyondan düşük olduğu döviz bağımlısı bir ülkeyiz. Tabii ki bu model başarısız olur.

Bilgi Üniversitesi'nden Prof. Dr. Cem Başlevent hocanın da kapısını çaldık. Her daim naif yaklaşımıyla cevapladı. TL'de değer kaybını mevcut şartlar altında durdurmanın faiz artışı ve döviz satışı harici bir yolu var mı?

Faiz silahı kullanılmadan veya ülkeye kayda değer miktarda döviz girişi olmadan, kurdaki artışın durdurulması mümkün görünmüyor. Zira Merkez Bankası'nın satılabilecek rezervleri de epeyce azalmış durumda. Politika faizini sabit tutmakla birlikte, vatandaşların Türk Lirası tasarruflarına daha yüksek getiri sağlanabilirse de döviz talebi azaltacaktır. Bunun için kur korumalı ve klasik Türk Lirası mevduatların faizlerinin serbest bırakılması veya süper bono olarak bilinen yüksek getirili hazine borçlanma senetlerinin piyasaya sunulması düşünülebilir.

Uygulanan modele göre, döviz girişi sağlanırsa başarı şansı artar mı? Diyelim bir şekilde yabancı girişi oldu ve 2021 ekim ayında MB Başkanı Kavcıoğlu'nun açıkladığı gibi cari fazlalı, düşük faizli, enflasyon düşürmeli model sonuca ulaşır mı?

Yüksek kurun cari fazlaya yol açarak döviz ihtiyacını azaltacağı, böylece kurun ve enflasyonun kontrol altına alınacağı düşüncesinin geçerliliği olmadığını yaşayarak tecrübe ettik. Üretim için ithalat yapmamız gerektiğini, TL aşırı değer kaybettiğinde temel gıda maddelerinin dahi ihraç edilmesiyle yurt içinde büyük fiyat artışları olduğunu gördük. Bundan sonra finansal piyasalara yabancı girişi ancak Ankara'nın diplomatik ilişkileri sayesinde olabilir. Yine de Türkiye ekonomisinin temel dengesizlikleri ortadan kalkmadan bu tür para akımları ancak geçici rahatlamalar sağlayacaktır.

Hazine ve Maliye Bakanı, 'TL'nin daha düşeceği yer kalmadı' demişti. Buradan yola çıkarsak gelir seviyemiz daha ne kadar eriyecek? Yine Bakan'ın 'enflasyonlu büyüme seçtik' sözünden yola çıkarak büyüme bir yerde etkilenmeyecek mi? Alım gücü düşünce talep kesilmeyecek mi? Sudden stop tehlikesi var mı? Dünyada enflasyonlu (bu kadar yüksek oranda) büyüme örneği var mı?

Yakın zamanda açıklanan büyüme rakamlarının da TÜİK tarafından açıklandığı ve tartışmalı enflasyon ölçümlerine dayandığını unutmamak gerekiyor. Vatandaşların çok büyük bir çoğunluğunun gelirinin reel anlamda artmadığını, önemli oranda azaldığını biliyoruz. Elbette alım gücünün düşmeye devam etmesi ile birlikte bir noktada vatandaşların tüketimi büyümeye katkı yapmamaya başlayacak ve yüksek enflasyon ortamında büyüme de sekteye uğrayacaktır. Gelecekteki yüksek fiyatları öngörerek öne çekilen bireysel talep şu ana kadar büyümeye olumlu katkı sağladı ama nispeten düşük kredi faiz oranlarına rağmen, vatandaşın mecalinin tükenmek üzere olduğunu tahmin etmek çok zor değil.

Sosyal medyada da gözümüze konunun büyük resmi dahilinde çarpan yorumlar şu şekilde oldu

s-a0f3622b02bc451d4cb55b752e1d2a9bdd64d0
s-ca7c45c6a2bc2db4d8f874c728da96c0424f02

Son olarak Mahfi Eğilmez de son değerlendirmesinde, "kur boşuna yükselmiyor" diyor ve şöyle açıklıyor

Kısa ve net özetlememiz gerekirse Bu kısım işin tebessümü olurken, bugünlerde ekonomistlerle fazlasıyla diyalog kuruduğumuz için en çok bizim ihtiyacımız var gülmeye sanırız.

Kurdaki yükselişi enflasyon etkisi seçilen ekonomik yöntemler bize durumu bir miktar daha zorlaştırırken, 2000'li yılların başında dünyada yaşanan bol para döneminin de özellikle şu ortamda tam tersi halinde olması ince manevraları önemli hale getiriyor. Risklerin arttığı bu dönemden bir an önce çıkabilmeyi umut ederken, siz ne dersiniz? Yorumlarda buluşalım
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER