Osmanlı Dönemi Günlük Yaşamından Feyzalınması Gereken 15 Âdet

Bu ince düşünceleri çoktan kaybettik.

Osmanlı Dönemi Günlük Yaşamından Feyzalınması Gereken 15 Âdet

Bu ince düşünceleri çoktan kaybettik. Kaynak: //ottoman-empire.tumblr.com/post/10...

1. Şehrin kuruluşu

s-7fb592c762431a5e8e041d9039ed57c7a56dde
Osmanlı'da şehirler kurulurken, nasıl ki bir suya taş attığınızda halkalar merkezden başlayarak yayılır. Aynı şekilde önce bir mabet yapılır ardından da halka halka evler ve iş yerleri inşa edilirdi.

2. Çiçeklerin anlamı

s-05ad3ab159b5857d6e0a9c111790e581608a5d
Eğer bir evin camında sarı çiçek varsa benim evimde hasta var, ey satıcılar veya sokaktan geçenler sakın yüksek sesle bağırıp rahatsız etmeyesiniz demekti. Eğer bir evin camında kırmızı çiçek varsa bu evde evlilik çağında bir kız vardır. Sokaktan geçen gençler konuşmalarınıza dikkat edin ölçüsüz laflar kullanarak bu hanımefendiyi mahcup etmeyesiniz anlamına geliyordu.

3. Evlerin duvarındaki yazı

s-4696711c50d34e3fed6d104c2fef4a87896d6d
Hayat geçiciydi ve yüzyıllar boyu bu evlere sahip olamazlardı. Evlerin duvarlarına ‘Ya Malikül Mülk’ yazarlardı, ‘Ey Allah'ım bütün mülk senindir. Ben kapının bir kölesiyim, her şey senden benim aslında hiç bir şeyim yok’ manasına gelirdi.

4. Lambayı dinlendir

s-1dd51ea4cd393e06d710bcdbacf683a003ea81
Gece vakti yatacakları zaman ise “lambayı (mumu) söndür.” demezlerdi. Çünkü söndürmek olumsuzluk çağrıştırdığı için “lambayı dinlendir” denilirdi.

5. Işığı uyandır

s-a117b87aba86349a2e941a60a93ead1908630d
İnsanlarımız eskiden edeplerindeki inceliklerden ötürü “ışığı yak” demezlerdi. Çünkü yakmak olumsuz bir kelime olduğu için onun yerine “ışığı uyandır” denilirdi.

6. Kapı tokmağındaki yazı

s-85cb47d48e3e549840351bcec3268446b298b2
Kapı tokmağında ‘Ya Fettah’ yazılıydı. Bu bütün kapalı kapıları açan ve sıkıntıları gideren anlamına geliyordu. Akşam eve sıkıntılı gelen bir baba kapıda bu yazıyı okuyunca belki de biraz rahatlıyor ve sıkıntıları giderilebiliyordu.

7. Kahve ve su

s-2cbdfb878176ccbb5c8d727b22f465cccf1e67
Eve bir misafir geldiği zaman kahvenin yanında su ikram edilirdi. Misafir aç ise suyu, tok ise kahveyi alırdı. Eğer suyu almışsa ev sahibi bunu çok ince bir üslupla anlar, hemen sofrayı kurar ve misafirin karnını doyururdu.

8. Ayakkabıların yönü

s-914e62577ff84d97bc2b510978ebfc737b146f
Eskiden eve misafir geldiği zaman ev sahibi onların ayakkabılarının burunlarını dışarıya doğru değil de içeriye doğru baktırırdı. Böyle yapmakla “biz sizin misafirliğinizden çok hoşnut kaldık, evimizi yeniden şereflendirmenizi bekleriz” demek isterlerdi.

9. Aynı kapıda farklı tokmaklar

s-9a05ab71021d8da17b8ba3a824223fa5b841f9
Kapı tokmakları çift halkadan müteşekkildi. Bunlardan, aslan başı motifli ve büyük olanı kalın, çiçek motifli ve küçük olanı da ince ses çıkartırdı. Eğer eve bir erkek misafir gelmiş ise, kalın sesli tokmağı tıklatır, içerideki ev sahibi gelenin beyefendi olduğunu anlar, kapıyı evin beyi açar, bey yoksa mahremiyete uygun olarak kapı açılırdı. İnce sesli tokmağın sesi duyulmuş ise, gelenin bir hanım olduğu anlaşılır, kapıyı evin hanımı açardı.

10. Sofra adabı

s-fb72d6e216b936fa057a049d67d91245208b7d
Evde çocuklar dahil kimse ayakta yemek yemezdi, önce eller yıkanır, sofraya birlikte oturulur, evin en büyüğü başlamadan yemeğe kimse başlamazdı. Büyükanne veya büyükbaba yemeğe başlarken herkesin hatırlaması için besmeleyi yüksek sesle çeker, sofradan kalkılırken “hayırların fethi, şerlerin def’i için Fâtiha Suresi okunurdu.

11. Su verme adabı

s-b402de8f44ee6f7b09468a447f7648c8d34e07
Alaaddin Çelebi Osmanlı’da su verme adabını şöyle anlatır: “Birine su verirken uzaktan veya yüksekten sunmayalar, maşrapanın yahut bardağın kulpunu kolayca tutabileceği şekilde su içecek kişinin sağ elinin olduğu tarafa çevireler. Muhatabın üzerine damlatmamak için bardağı iki eliyle alttan tutarak sunalar. Ve alan kimse sağ eliyle ala, Bismillah deyip başlaya, bardağın dibini suratına tutmadan yavaş yavaş içe. Ağzını doldurup yutmaya ki, yürekte zahmet peyda olur. Su verenler boşalan bardağı aldıktan sonra sıhhat ve afiyet dileyeler ki, su içen kişi nefes alıp cevap verebilsin.”

12. Göçmen kuşlar vakfı

s-7742bbf119ca32adb5cf8cd53c987a68f8a6cb
Osmanlı insanları, kurduğu vakıflarla sadece insanları değil, hayvanları da düşünmüştür. Kuşlar için kurulan vakıflar özel izlenimler sonucunda oluşturulmuştur. Uçuş rotalarında yaralanıp düşmeleri halinde onların tedavisini yaparak sürüsüne yetiştirmek üzere çalışmalar yapan Göçmen Kuşlar Vakfı, kışın kar ve buzdan yerlerde yiyecek bulamayan kuşların ölmemesi için buz ve kar üzerine yiyecek bırakan Darı Vakfı gibi vakıflar kurulmuştur.

13. Komşuluk

s-b8a0ef7197c7e741e3c1ac8ab956f09a284728
Mahallede birisi öldüğünde, cenaze evine ilk önce kıble istikâmetindeki komşusundan olmak üzere, bir hafta, on gün yemek yollanır, kimse onlara işittirecek tarzda gülüp, eğlenmezdi. Böylece komşunun acısına ortak olunurdu.

14. Yoldaki yaşlı adam

s-d7a351ac45381f8655b847a04bc12cf0a6845f
Osmanlı kültüründe bir incelik örneği olarak, çarşıya inerken veya eve dönerken, büyüklere hürmet sadedinde bir yaşlı zatın yanından geçip gidilmezdi, ancak onun “Geç oğlum ben yavaş yürüyorum .” deyip müsaade etmesinden sonra gidilirdi.

15. Sadaka Ttaşları

s-c127f16079cb3a8a03d1f5614852c130796d22
Sadaka taşları taş bloklardan oluşan, genellikle cami veya türbe köşelerinde bulunan, ortası çukur, bir buçuk-iki cm yüksekliğinde taşlardı. Bu taşlar Osmanlı’da sosyal dayanışmanın bir parçasıydı ve fakirlerin umut kapısıydı. Fakirler dilenmekten, zengin riya ve gösterişten çekindiği için sadakalarını bu taşlara koyar, fakir de gece vakti gelip ihtiyacı kadarını buradan alıp, geriye kalanını kendisi gibi bir başka fakire bırakırdı.
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER