Türkçeye Nereden Yadigar Olduğunu Muhtemelen Bilmediğiniz 11 Deyim ve Atasözü

Türkçede günlük yaşamda sıklıkla kullandığımız kimi deyim ve atasözleri -kimileri belki rivayet olsa da- oldukça ilginç çıkış hikâyelerine sahip. Biz de bunlardan bazılarını değerli Onedio okurları için bir araya getirdik.

Türkçeye Nereden Yadigar Olduğunu Muhtemelen Bilmediğiniz 11 Deyim ve Atasözü

Türkçede günlük yaşamda sıklıkla kullandığımız kimi deyim ve atasözleri -kimileri belki rivayet olsa da- oldukça ilginç çıkış hikâyelerine sahip. Biz de bunlardan bazılarını değerli Onedio okurları için bir araya getirdik. Keyifli okumalar efendim...

1. "Ali Kıran Baş Kesen"

s-ef963020630496e9b61da05d54489f7f46682e
TDK: Çok zorba.Bıçkın, acımasız külhanbeyleri ve serseriler için kullanılan "Ali kıran baş kesen" deyimi aslında "dal kıran baş keser" atasözünden galattır. Ağaç ve bitkileri korumak ve onları insanlara sevdirmek için söylenmiştir. Bu deyimi aslına döndürmekte fayda var gibi görünüyor.

2. "Ateş Pahası"

s-d057e8d7cb002df1ac60719d77657fd25f5e84
TDK: Çok pahalı. Vaktiyle Osmanlı Hükümdarlarından biri avlanırken yağmurun ve soğuğun bastırmasıyla kendilerini odunculuk yapan bir garibin kulübesine zor atmışlar. Oduncu ocağa büyük odunlar atıp, kulübeyi iyice ısıtmış. Keyiflenen padişah:- Doğrusu bu ateş bin altın eder, diye söylenmiş. Padişah ertesi gün yola çıkarken; - Efendi söyle bakalım borcumuz ne kadar?Yanındakiler itiraz etse de Oduncu "bin altın beyzadem" demiş. Padişah yanındakine döner. Ağa ateş iyiydi, şimdi pahasını verin der.Halk arasında giderek değerinin üstünde fiyat biçilen şeyler hakkında "ateş pahası" denilerek deyimleşmiştir.

3. "Atı Alan Üsküdar'ı Geçti"

s-cad5524048cf399ef8b8f1923f4e7f8b251927
Fırsatların hepsinin kaçması. Bundan sonra yapacak hiçbir şeyin kalmaması.Ünlü eşkiya Köroğlu bir gün atını çaldırmış. Asil bir hayvan olan atını bulmak için yollara düşmüş. Sonunda atını İstanbul'da bir pazarda satılmak üzere görmüş. Alıcı kılığında satıcıya yaklaşmış: - Bu at güzele benziyor, binip bir denemek istiyorum demiş.At üzerine binen sahibini tanımış ve dört nala koşmaya başlamış. Köroğlu Sirkeci sahiline gidip, bir salla Üsküdar'a geçmiş. Köroğlu'nu atıyla sal üzerinde gören satıcının dostlarından biri teselli için seslenmiş: - Üzülmeyi bırak, atı alan Üsküdar'ı geçti. Bugün bu söz "iş işten geçti" anlamında kullanılmaktadır.

4. "Afyonu Patlamak"

s-ecde35754936416e69230e94fe5f2a1b1fe3bb
TDK: Ayılmak, kendine gelmek.Eski tiryakiler Ramazan Ayı'nda afyonu macun hâline getirip mercimek büyüklüğünde toplar yapıp, kağıtlara sarıp sahurda yutarlarmış. Böylece kağıt midede eriyip macun kana karışınca tiryaki iftara kadar keyifle idare edermiş. Bazen kağıdın zor eridiği durumlarda tiryaki krize girer dünyadan koparmış. Konuşulan ya da yapılan şeye uygun karşılık verilmeyen, anlama veya algılamada geciken durumlarda "daha afyonu patlamadı galiba", diye söylenmesi bundan ileri gelmektedir.

5. "Bam Teline Basmak"

s-40d16253031a4bab21984dc8f93ba3ef201889
TDK: Birinin çok kızacağı şeyi yapmak veya sözü söylemek.Bir musiki terimi olarak kullanılan bam telinin orijinal telâffuzu "bem teli"dir. Telli sazların en üstünde bulunduğu ve kalın ses verdiği için bu tele musikide "bam teli" denilmiştir. Eskiler, en yüksek perdeden nağme çıkaran bam telinin sesini, bağıran öfke ile sesini yükselten kişilerin böğürmelerine benzetmişler ve bunun adını "bam teline basmak" (veya bam telini dokunmak) diye koymuşlar.

6. "Eli Kulağında"

s-1e5338ca5cb70d2260c09b899ba9eb8f5dd48b
TDK: Nerede ise olacak, çok yakında olması beklenilen.Bu deyim Bilâl Habeşî'ye kadar uzanmaktadır. İslâmiyet yayılmaya başladığında, Müslümanları namaz için bir araya getirmek üzere ezan okunması kararlaştırılmış ve eskiden köle olan güzel sesli Hz. Bilâl bu işi üstlenmiş. Ancak Medine'deki müşrikler ve diğer dinlere mensup insanlar ezan duyulmasın diye, gürültü yapıp çocukları Bilâl-i Habeşî ile alay ettirmeye başlamışlar.Hz. Bilâl'de ellerini kulaklarına kapatarak ezan okumaya başlamış. Günümüzde müezzinler bu şekilde ezan okumayı bir tür Hz. Bilâl sünneti gibi görürler. Birisi ezan okundu mu dediğinde, vakit yakın ise "okunmadı ama müezzinin eli kulağında" denirmiş.

7. "Hapı Yutmak"

s-44daa87abc4097766deb72011ddcb634923b6f
TDK: Kötü bir duruma düşmek.Bu deyim Sultan 4. Murat zamanından kaynaklanmaktadır. Sultanın keyif verici ve sarhoş edici maddeleri yasakladığı bir dönemde saray casuslarından biri Hekimbaşı Emir Çelebi'nin yasakları gizlice ciğnediğini ve afyon kullandığını, bu afyonları da kuşağında sakladığını ihbar eder.Sultan emin olmak için Hekimbaşını yanına çaığırır ve kuşağını çıkarıp içindekileri çıkartmasını ister. Hekimbaşı kuşağını çıkarır ve hap hâline getirdiği afyonu çıkartır. Durumu kurtarabilmek adına bunları hastalar için yaptığını ve zararı olmadığını söyler. Bunun üzerine Sultan da hepsini içmesini emreder. Hekimbaşı hapları içer ve:- Elveda hünkarım, devletinize zeval erişmeye, der ve gider evinde ölür. Zamanın ariflerinden biri Çelebi'nin akıbetini soranlara "hapı yuttu", diye cevap verir.

8. "İpe Un Sermek"

s-abb926d3097ce42aab9f73903f9bbda071844f
TDK: Geçersiz birtakım nedenler ileri sürerek istenilen işi yapmaktan kaçınmak.Bu deyim Nasreddin Hoca'ya atfedilen bir hikâyeden kaynaklanır. Hocanın bir komşusu varmış. Ödünç aldığı eşyaları geri getirirken ya da hoyrat kullanıp kırık dökük iade edermiş. Hoca sonunda bu komşuya artık eşya vermemeye karar vermiş. Bir gün komşusu; - Hocam, urgan lâzım oldu, seninkini verir misin, demiş. Hoca o sırada hanımının un elediğini görünce: - Kusura bakma komşu, bizim hanım urgana un serecek demiş.- Aman hocam, hiç ipe un serilir mi? demiş. - Vallahi komşu, vermeye gönlüm olmayınca ipe un da serilse yeridir, demiş.

9. "Keçileri Kaçırmak"

s-6dd8ee041c65188037d0499c84ea1bd925def0
TDK: Delirmek veya bunalım içinde bulunmak.Burdurlu bir çoban her zamanki güzerhâhının aksine o gün, İnsuyu bölgesinde keçilerini otlamaları için salmış. Fakat öğle sıcağı bastırdığı hâlde keçiler için su bulamamış. Çaresizlik içinde bir ağacın gölgesinde uykuya dalmış. Uyandığında ise keçileri bulamamış.Bunun üzerine "keçileri kaçırdım" diyerek sağa sola koşturmaya, insanlara sormaya başlamış. Köy ahalisiyle beraber sürünün otladığı yere gitmişler. Gittiklerinde sürünün aynı yerde otladığını görmüşler. Köylüler sürünün tam olduğunu görünce çobanın delirdiğini veya bir düzenbazlık peşinde koştuğunu düşünmüşler ve sürüye yeni bir çoban tutmuşlar. Ancak, yeni çobanın başına da benzer bir olay gelmiş. O da "keçileri kaçırdım", diyerek köye koşmuş. Bu sefer köylüler bölgeyi araştırmış ve bugünkü İnsuyu Mağarası'nı bulmuşlar.Daha sonra bu mağarada çobanların öğle istirahati yapması bir gelenek olmuş. Keçilerini kaçırdığını sanan çobanların deli divane hareketleri de sinir krizine giren, cinnet geçiren vs. insanları tanımlamak için kullanılmaya başlanmış.

10. "Lafla Peynir Gemisi Yürümez"

s-c32fb211f68a63bc4238fb1febffc60c5fdeec
TDK: Şöyle yaparım, böyle yaparım demekle yapılması gereken iş yapılmaz. Rivayete göre bir zamanlar İstanbul'da Edirneli Aksi Yusuf adında bir peynir tüccarı varmış. Trakya'dan getirdiği peynirleri İstanbul'da satar, artanında deniz yoluyla İzmir'e gönderirmiş. Ancak parayı peşin vermez, kaptanları oyalayıp dururmuş. Birkaç kez aldanan kaptanlardan biri yine İzmir'e doğru yola çıkarken, tüccara diklenmiş.- Efendi tayfalara para ödeyeceğim. Masraflarımı ödemezsen gemiyi yürütmem demiş. Tüccar: Hele peynirler İzmir'e sağ salim varsın öderim deyince, kaptan da bunun üzerine ; - Efendi lafla peynir gemisi yürümez, kömür lâzım, yağ lâzım demiş. Bunun üzerine tüccar ödemek durumunda kalmış.

11. "Maval Okumak"

s-b0279bd2e79f8d773f9fb56953b264adf9983e
TDK: Yalan söylemek, yalan söyleyerek oyalamak, masal okumak.Maval kelimesinin aslı Arapça "mevval"dir. Mevval uzun hava biçiminde söylenen bir tür ezginin adıdır. Arapların halk türkülerindeki nakaratları oluşturan ve genellikle uzatılarak söylenen anlamsız "yalelli" sözleri göz önünde bulundurulduğunda, mavalın niçin "faydasız lakırdı" anlamına geldiği anlaşılabilir. Kaynak: İskender Pala, "İki Dirhem Bir Çekirdek", (2008), Kapı Yay.
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER