İnkilap Yayınlarından çıkan “ADANIN İNSANLARI – Kimler Geldi Kimler Geçti”

İnkilap Yayınlarından çıkan “ADANIN İNSANLARI – Kimler Geldi Kimler Geçti”

Gastronomi ve Sosyokültürel kitaplarıyla ayrıca Mezedaki adında işletmesiyle tanıdığımız Meri Çevik Simyonidis bu çalışmalarıyla da mutfak penceresinden ada tarihini, adanın sosyokültürel dokusunu, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerini, etnik zenginliğini ve bunların birbirleriyle etkileşimlerini, ada gastronomisini ve ada geleneklerini anılar ve hatıralar içinden gün yüzüne çıkarıyor. 

Yine uzun süren araştırmalar, röportajlar titizlikle ve defalarca dinlenen sohbet kayıtları, kaynak arayışları sonucunda kitap halini aldı. İstanbul hafıza arşivi olarak da nitelendirebileceğimiz kaynak bir kitap daha raflarda yerini aldı.

ADANIN İNSANLARI – Kimler Geldi Kimler Geçti

Büyükada – Heybeliada – Burgazada – Kınalıada

Adanın insanları, ada tarihi hakkında okuyucuya zengin, çok kültürlü, çok sesli ve çok lezzetli bir keşif vadediyor. Adalara özgü yemekler, ada otları, ada balıkçılığı ve adada yetişen meyveler ile yapılan reçel ve tatlılar hakkında bilgilerle adanın güncel yemek kültürünün yanı sıra adanın lezzet tarihine de ışık tutuyor.

Bu çalışma adada ki Rum kültürünü konu alan gastronomi ve sosyokültürü birleştiren özellikleriyle yine bir ilki temsil ediyor diyebiliriz.

İstanbullu bir Rum olan yazar Meri Çevik Simyonidis tarafından kaleme alınan Adanın İnsanları, Rumların henüz evlerini terk etmek zorunda kalmadığı zamanları, Adalar’ın gerçek sahiplerini anlatıyor. Yazar, aynı zamanda kitabında, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ile bir söyleşiye de yer veriyor. 

İnkılâp Kitabevi imzasıyla raflardaki yerini alan Adanın İnsanları, Adalar Metropoliti Sayın Dimitrios'un sunumu ve Ekrem İmamoğlu ile yapılan bir röportajla başlıyor  ve yaşamının büyük bir kısmını Adalar’da geçirmiş insanların söyleşileriyle devam ediyor.

Yazar okuru, Büyükada, Heybeliada, Burgazada ve Kınalıada’ya doğru adeta nostaljik bir yolculuğa çıkarıyor.

Adalar’ın Tarihine Keyifli Bir Bakış

Adanın İnsanları’nda Türk’ü, Ermeni’si, Rum’u ile bir zamanlar çok kültürlülüğün beşiği olan Adalar’da çocukluğuna ve gençliğine dair izler kalanlar, anlattıklarıyla o dönemin hoşgörü içinde yaşanan hayatını resmediyor. Öğretmen Vasiliki Ksida’dan emekli büyükelçi Yalım Eralp’e; Doktor Akilas Milas’tan, Büyükada’nın en eski sakinlerinden ev hanımı Madam Eleni Burgazlı' ya, Heybeliada’nın tarihi eczacısı Andonaki’nin kızı Keti Proku' ya ve Burgazadalı tiyatrocu, yazar Bercuhi Berberyan'a kadar  ve daha birçok Adalı ile de yaptığı sohbetlerle   okura yaşanmışlıklarla dolu bir geçmiş sunuyor.

Bu kitapta eski zamanların dokusu satır aralarına işlerken verilen tarif ve reçetelerle adalara özgü yemekler, ada otları, ada balıkçılığı ve adada yetişen meyvelerle yapılan reçel ve tatlılar hakkındaki bilgilerle adanın güncel yemek kültürünün yanı sıra adanın lezzet tarihinede ışık tutuyor. 

Meri Çevik Simyonidis'in diğer kitapları gibi bu çalışması da mutfak penceresinden ada tarihini, adanın sosyokültürel dokusunu, arkadaşlık ve komşuluk ilişkilerini, etnik zenginliğini ve bunların birbiriyle etkileşimlerini, ada gastronomisini ve ada geleneklerini, anılar ve hatıralar içinden günyüzüne çıkarıyor. 

Adanın İnsanları, ada tarihi hakkında okuyucuya zengin, çok kültürlü, çok renkli, çok sesli ve çok lezzetli bir keşif vaat ediyor.

Yazarın sunum yazısından alıntıdır:

Şehr-i İstanbul…

Tarihi, hikayeleri, efsaneleri, coğrafyası, mimarisi, dokusu, havası, tadı, tuzu, müziği, eğlencesi, kiliseleri, müzeleri, camileri, ayazmaları, farklı insan profilleri ve insan hayatları ile kimi zaman çok görkemli, ihtişamlı, kimi zaman karanlık, eski ve itici ama hepsi iç içe iken bile, her halini ayrı sevdiğimiz başka bir şehir var mıdır dünyada acaba diye kendi kendime düşünmeden edemiyorum.

​ İmparatorluklar, asırlardır bin bir çeşit insanı kucaklayan ve büyüten bir vatan, çok renkli, çok sesli, çok kültürlü bir yapı, konuşulan farklı diller, apayrı gelenekler, farklı mutfak kültürleri, farklı inançların yanyana, iç içe yaşayabildiği rengarenk pırıl pırılparlayan bir doku ve neticesinde bir kültürler mozayiği halinde her daim ışıldayan Şehr-i İstanbul.

İstisnasız her noktasında görülen ve hissedilen bu çok renklilik, Adalar'da da, bambaşka bir yoğunluk ve sıcaklıkta yaşanmış, bambaşka insan ilişkileri oluşturmuş, unutulamayacak kadar güzel, yaşayanların hala hatırladıkça adeta kendinden geçtiği çok zengin hayat hikayeleri bırakmış geriye. 

Prens Adaları…

İstanbul'un yanıbaşında, hepimiz için bazen bir kaçış noktası, izolasyon, bazen balıkçıların sığındığı bir barınak, bazen keşişlerin inzivaya çekildikleri ibadethane, bazen imparatoriçeler ve prensler için bir sürgün yeri, bazen ruhumuzu dinlendirdiğimiz şifahane, yazar ve şairler için esin ve ilham kaynağı, bazen her biri bir şaheser olan sarayları andıran köşkleriile şatafatlı, lüx ve varlıklı yaşam tarzının simgesi olmuş…bazen de uçsuz bucaksız bahçeleri, pahalı otel ve lokantaları, gece hayatı, ihtişamlı baloları ile, asilzadelerin ve zengin  Türk, Rum, Ermeni, Yahudi, Levanten, Fransızların sayfiye yerleri....

Kınalıada-Proti, Burgazada-Andiğoni, Heybeliada-Halki, Büyükada-Prinkipo, Sedefadası-Andirovinthos, Yassı ada-Plati, Sivri ada-Oxia, Kaşık adası- Kutala…

En güzel mehtapların izlendiği, en unutulmaz aşkların, en keyifli yaz tatillerinin yaşandığı eşsiz benzersiz, her biri birer pırlanta değerinde adalar.

NOT: Yazarın yeni eseri “TAVERNA İSTANBUL - Geçmişten Günümüze Eski ve Yeni Nesil Tavernalar – Çok Renkli İstanbul’un Çok Renkli Geceleri” isimli çalışması biz haberi hazırlarken yayınlanmış, gelecek sayımızda bu yeni çalışma hakkında da haber ve bilgileri okuyabilirsiniz.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER