Lastik kız Yasemin Evcim yıllar süren sessizliğini bozdu

Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in röportajı... Yıllar sonra sizi görmek ne güzel, nasılsınız? İyiyim, her şey yolunda.

Lastik kız Yasemin Evcim yıllar süren sessizliğini bozdu

Posta Gazetesi'nden Alev Gürsoy Cimin'in röportajı...

Yıllar sonra sizi görmek ne güzel, nasılsınız?

İyiyim, her şey yolunda. 18 yıldır Fransa’da, Paris’e yakın bir yerde yaşıyorum. Son birkaç aydır da Türkiye’deyim. 

Bir zamanların en popüler isimlerinden biriydiniz. “Jimnastik” denince insanların aklına ilk gelen isimdiniz. 

Güzel zamanlardı ama ülke açısından çalkantılı yıllardı. Uzun yıllar yurt dışında yaşadığımı düşünürsek benim dönemimi hatırlıyorum da gerçekten zormuş. Çocukluğum 80’li yıllara denk geldi ve o zamanlarda sporcu olmak, hayata tutunmak zordu. Ama dönüp baktığımda o zorlukların bana güç kattığını düşünüyorum. 

Jimnastikle buluşmanız nasıl olmuştu o dönem?

Sporcu kökenliyim ben. Jimnastik milli takımındaydım. Şimdiki sporcular çok şanslı çünkü çok destekleniyorlar. Bizlerin dönemi daha zordu. Ben işimi çok seviyordum. Zaten sporla ilişkim hep iyi olmuştur, evde kapılara dahi tırmanan bir çocuktum, TRT’de o dönem bu konuda izlenecek çok faydalı programlar vardı. Annem Arnavut kökenli babam Tatar. Vücudumda spora karşı bir kabiliyet vardı. Bunu ilk fark eden de beden eğitimi hocam oldu. Sonra da kendi kategorimde Türkiye şampiyonu oldum. 

Nasıl bir aileniz vardı?

Ankara’da yaşıyorduk. Mütevazı bir aileydik. Babam asker, Kıbrıs gazisi. Ankara’dayken başladım spora. Tam da o hararetli sağ-sol çatışmalarının olduğu kardeşin kardeşe düşman olduğu kaoslu dönemlerdi. Biz bütün o engebeli yollardan geçtik ve tutunmaya çalıştık. Daha 10-12 yaşlardaydım, ne olup bittiğini anlamıyor ve üzülüyordum.

Buna rağmen başarıyı yakalamışsınız ama…

Evet, çok çalıştım ve ardından zaten TRT’de başladım. 16-17 yaşlarındaydım. Coşkun Evcim vardı genç yaşta kaybettik kendisini. Benim amcamın oğlu, onun teşvikiyle ‘Flash Dance’ grubuna katılmıştım ve ardından iş büyüdü.

Özlüyor musunuz o günleri?

Ben pratik düşünen bir insan olduğum için özlem duygusunu kendime dert etmem, ben yaşananları keyifle hatırlar mutluluk duyarım ama geçmişe değil şu an yaşadığım hayata ve önüme bakarım. Ben arkamda değil, geçmişteki şeylerim bana ne kattığına bakarım. 

O dönem sosyal medya yoktu, nasıl etkileşim alıyordunuz?

TRT’nin bayram programlarına çıkardık mesela. Çok izlenirdi. O zamanlar giyim kuşama dikkat ederdik TRT’de. Zaten çok açık giyinen biri değildim ben ama jimnastikçi mayosuyla da dans edemezdim, daha dikkat ederim kostüme. Zaten ben de açık giyinmeye çok meraklı değildim ama kalabalık fuarlara gittiğimizde giydiğimiz mayolar da kostümlere döndü.

Hissettiğiniz bir mahalle baskısı mıydı?

Yoo... Her insanın sana nasıl baktığını ve iç dünyasını bilemezsin. İnsanların sana nasıl zarar vereceğini de bilemezsin o sebeple yaşadığın ülkeye ve kente uygun, ölçülü giyinmek iyidir. Dikkat çekici giyinmek de bazen göze batabiliyor. 90’larda ilgi çekmemek için saçlarımı kısacık erkek gibi kestirmiştim.

‘Yasemin’le Gece Jimnastiği’ serüveni nasıl başladı? 

Sevgili Cem Uzan fark etmişti sporun önemini ve beni davet etti. Uzan, ülkenin görmediği radikal şeyler yapmaya kararlıydı. Bu tanışmadığımız formatlardan biri de ‘Yasemin'le Gece Jimnastiği’ yani benim programımdı. Müzikten, renklere her şeye ben karar verirdim.

Gece jimnastiğiydi. Ben o genç kızlık hallerimde bunun çok farkında değildim. Belki şu an olsa o açılarda buna cesaret edemezdim ama hiç de pişman değilim. Belki daha kapalı kıyafetler giyerdim. Bir de yaşadığın çevreye ayak uydurmak lazım. Şu an ülke daha muhafazakar. Turgut Özal döneminde Türkiye daha moderndi. Yaptığım işe herkes saygı duyardı.

Maksim Gazinosu’nda Hülya Avşar ile yaptığımız şovlar olurdu. Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, İbrahim Tatlıses’le birlikte çalıştım. 

Sizden sonra kimse gece yarısı televizyonda tek başına dans etmedi. Neden acaba?

Aslında spor algısı gelişti. Pilates, yoga yapan insanlar arttı. Benim formatım özel ve farklıydı. O dönem için cesaret işiydi. Hatta Okan Bayülgen programında bahsetmiş benden, benim gibi dans etmeye çalışmış. “Yasemin nerelerdesin, senin yüzünden nüfus patladı. Bak tüm bunlar senin çocukların” diye… Ben çok güldüm ona. 

Peki, işinizi bu kadar severken ne oldu da şanı şöhreti bırakıp gittiniz?

Çünkü aşık oldum. (Gülüyor) Masalımız burada değişti. Ülkede kalıp ünüme ün katabilirdim ama ben aşkı ve iyi evlatlar yetiştirmeyi seçtim. Evlendik ve iki kızım oldu ve yurt dışında yaşamaya başladık. 24 yaşında evlendim, 25 yaşında çocuğum oldu. Jimnastik yaparken en iyisini yapmaya çalışıyordum anne olunca da çok iyi bir anne olmak istedim. Her şeyin en iyisini yapmak istedim halen de öyle.

Evliliğiniz devam ediyor mu?

Hayır bitti. Kızlarımla ilk başta Los Angeles’ta yaşadım. Sonra bir süre Türkiye’de bulundum Bilkent Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve Edebiyatı okudum. Sonra kızlarımla Fransa’ya gittim. Orada da üniversite eğitimi aldım, çocuklarım okula başladı. Türkiye’deki ünümü belki bıraktım ama eğitimimi hiç bırakmadım. Daha entelektüel oldum, felsefi olarak da ufkumu genişlettim. Benim için her şeyden önemlisi çocuklarımın iyi insan olarak yetişmesi ve dünyaya faydalı olmalarıydı. 

Eski görüntülerinizi izliyor mu onlar da?

Benim çok ünlü olduğumdan haberleri olmadı ama ara sıra arkadaşları eve geldiğinde “Amuda kalkar mısın anne” diyorlar. Ben de gülüyordum, “Bu kadar sporu çocuklarımın arkadaşı geldiğinde amuda kalkmak için mi yaptım” diyordum. 

Şimdi ne iş yapıyorsunuz?

Uluslararası gayrimenkul danışmanlığı yapıyorum. Paris, Londra, İstanbul, Bodrum’da portföylerim var. Yasemin EvcimLuxury olarak global bir marka olma yolunda ilerliyorum. Çok da memnunum.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER