Corona’ya karşı zerdeçallı tedavi!

Corona virüsü nedeniyle yaşamını yitirenler ve enfekte olanların sayısı azar azar artıyor.

Corona’ya karşı zerdeçallı tedavi!

Corona virüsü nedeniyle yaşamını yitirenler ve enfekte olanların sayısı azar azar artıyor. Dünyayı etkisi altına alan pandemi, her geçen gün yeni bir tartışmayı da gündeme getiriyor.

Çeşitli ülkelerde virüs nedeniyle gerçekleşen ölümlerin artması ve hastalığı adamakıllı tedavi edecek yöntemin halen bulunamaması ise hap tedavisinin yanı sıra nebati besinlerin de hastalığın tedavisinde kullanılıp kullanılamayacağı tartışmasını doğuruyor.

Covid-19'u yenen, İç Hastalıkları Uzmanı ve Fitoterapist Doç. Dr. Murat Hakan Terekeci, bu nebati ürünlerin hastalığı en ince ayrıntısına kadar çare etmeyeceğini oysa bağışıklığın güçlenmesi için kullanılabileceğini savunuyor.

YAN ETKİLERİNE DİKKAT

Sözcü'ye konuşan Terekeci'ye göre bu ürünlerin kullanımının da hekim ya da fitoterapist kontrolünde olması büyük tartı taşıyor.

Zira, bu besinler her ne dek nebati olsalar da tabi etkileri bulunabiliyor veya kullanılan ilaçlarla etkileşime girmeleri tehlike yaratabiliyor.

Terekeci'nin bu anlamda uyarı çektiği öteki bir konu ise, bu ürünlerin yalnızca bütünleyici olduğu, yani bilhassa enfekte olan kişilerin hap tedavisini muhakkak reddetmemeleri ve aksatmamaları gerekiyor.

Terekeci, hastalığı boyunca Afiyet Bakanlığı'nın çare protokolünün kendisine tamamen uygulandığını, oysa yardım olarak üç defa 25 gr. almak üzere C vitamini aldığını, D vitamini ve çinko takviyesi de yaptığını belirtiyor.

ZERDEÇAL, EKİNEZYA, ÇÖREK OTU YAĞI…

Terekeci hastalığa karşı ceset direncinin güçlenmesi için; zerdeçal, yeşil akarsu, deve dikeni, ekinezya, çörek otu yağı gibi besinlerin tamamlayıcı tedavi amaçlı kullanılabileceğini, C – D vitamini ve çinko takviyesinin de tekrar bağışıklı sistemini olumlu anlamda etkileyeceğini söylüyor, ama D vitaminin çok artı kullanılmaması gerektiğinin, huysuz takdirde zararlı olabileceğinin de altını çiziyor.

Hastalığa aleyhinde bilhassa zerdeçal kullanımının etkin olabileceğini belirten Terekeci, zerdeçal ile ilgili yapılan incelemeler olduğunu, bu çalışmalarda birebir corona virüsü olmasa da öteki solunum yolu enfeksiyonu virüslerinde zerdeçalın etkili olduğunun ortaya konduğu söylüyor.

Terekeci, bağışıklığı kuvvetlendirme noktasında bitkisel ürünlere sinyâl ediyor oluşunu ve bu ürünlerin etkilerini şu şekilde açıklıyor: “tekrar tekrar yüksek meblağlar ödeyerek bağışıklığımızı kuvvetlendirmek durumunda değiliz. Mesela Quercetin dediğimiz bir madde var. Bu, elmanın kabuğunda, soğanda, brokolide, domateste, çilekte ve bütün yeşilliklerde var mesela. Son derece ulaşılabilir. Yapılan bir takım çalışmalarda zerdaçal da dahil edinmek üzere çoğu ürün antiviral ajan dediğimiz ilaçlarla aynı etkiyi gösteriyor. Natürel şu da var, nebati mahsul diye günahsız olarak algılamayalım. Bu ürünler ilaçlarla zararlı bir şekilde etkileşebilirler. Örneğin zerdeçal kanı sulandırır, yani kan sulandırıcı bir insan zerdeçal da alırsa kişinin vücudunda kanamaya olan meyil artar. Ama şunu bilmemiz lazım, hekim kontrolünde, hekimlere danışarak kullanılmalı. dahası bu ürünler eczanelerde Sıhhat Bakanlığı'nın değil, Tarım Bakanlığı'nın onayı ile reçetesiz olarak satılıyor.”

Özellikle son zamanlarda sosyal medya üzerinden, “Corona virüse birebir” gibi sloganlarla satışa sunulan, sıhhat Bakanlığı göre onayı olmayan ürünler satılmakta. Terekeci, bu ürünlere yönelmemek adına bir takım nebati ürünlerle ilgili bilgileri de paylaşıyor.

Mesela Terekeci, ekinezyanın antimikrobik özelliği olduğunu, ekinezya kullanılırsa hastalığın önlenmeyeceğini fakat çok daha hafif atlatılacağını ve mesela 20 jurnal hastalık sürecini 15 güne indirebileceğini söylüyor.

Terekeci, yapılan çalışmalarda ekinezya kullanımının influenza hastalığını 13 gün yerine dokuz güne indirildiğinin ortaya konulduğunu belirtiyor. Fakat bu anlamda ekinezya çayı hiçbir işe yaramıyor. Çünkü ekinezyanın içerisindeki yararlı maddeler, kaynar suda tüm etkisini yitiriyor. Dolayısıyla ekinezyanın, damla, şurup, tablet gibi endüstriyel şekilde yapılmış haliyle tüketilmesi gerekiyor.

bunun dışında metaglukan olarak adlandırılan maddenin mayalarda ve mantarlarda bulunduğunu söyleyen Terekeci, bu maddenin de yeniden bağışıklık sistemini güçlendirici etkisi olduğunu belirtiyor.

Terekeci'ye tarafından öteki bir etkin besin de Reishi mantarı. Reishi mantarında da yine diğer mantarlarda olduğu gibi meta glukan bulunuyor. başkaca ise Terekeci, Reishi mantarının immunmodülatör olduğunu belirtiyor. İmmunmodülatörler ise çok artı çalışan bağışıklık sistemini yavaşlatma, fazla yavaş çalışan bağışıklık sistemini ise hızlandırma etkisine sahip.

Terekeci, bağışıklık sistemini sağlamlaştırmak üzere her gün bir akarsu kaşığı çörek otu yağının da tüketilebileceğini söylüyor ama bu noktada çok önemli bir uyarıda da bulunuyor. Çörek otu yağını yalnızca Covid-19 şüphesi olmayan, hastalığa yakalanmamış kişiler koruma amaçlı tüketebiliyor. Sebebiyse çörek otunda demir var ve demir fazlalığı tedaviyi olumsuz etkileyebiliyor.

Bağışıklık sistemini güçlendiren öteki bir ürün ise sumak, sumak suyunun son zamanlarda çokça tüketildiğini söyleyen Terekeci, bu anlamda etkin bir ürün olduğunu belirtiyor.

Yine Karamürver'in “Sandikol” olarak satıldığını ve tekrar bu besinin de bağışıklık sistemini güçlendireceğini gösteren Terekeci, C vitaminin antioksidan olduğu için bağışıklığı güçlendirebileceğini, idrarla atıldığı için de fazlasının zararı olmayacağını söylüyor ve herkesin C vitamini kullanabileceğini belirtiyor. C vitaminin aksine D vitamininse daha kontrollü kullanılması gerektiğini söyleyen Terekeci, D vitaminin ama kandaki demir miktarının yetkisiz olması halinde kullanılması gerektiğini vurguluyor.

“ALTERNATİF MÜŞTERI DEĞİL TAMAMLAYICI TEDAVİ”

Terekeci, “Bunları kullanın sabaha iyileşirsiniz” demediğinin de altını çiziyor, çünkü bunlar hap değil, nebati ürünler.

Terekeci, bu maddelerin faydalarını ve etkilerini sayarken şahısların de yine bu maddeleri hekim ya da fitoterapist rehberliğinde kullanmaları gerektiğini yineliyor. Kendisinin de yalnızca bu ürünleri kullanarak iyileşmediğini söyleyen Terekeci, Afiyet Bakanlığı'nın verdiği bütün ilaçları kullandığını, bu doğrultudaki hiçbir tedaviyi reddetmediğinin altını çiziyor. Bu tedavinin alternatif tıp ile hiçbir ilgilisinin olmadığını da vurgulayan Terekeci, bunun bütünleyici çare olduğunu, yani çağdaş tıbbın yanı sıra uygulanması gerektiğini belirtiyor. Tüm bunların yanı sıra ise, şahısların stresten uzakta durmasını, içki, sigara gibi bağımlılıklarından uzakta durmaları ve bol su tüketmeleri gerektiğini de söylüyor.

BİLİM KURULU ÜYESİ VECIZ: TEDAVİ İÇİN İLK DURUM EVDE KALMAK

Bilim Kurulu üyelerinden Prof. Dr. Tevfik Özlü'ye tarafından ise şu lahza hastalığın önlenmesi konusunda yüzde yüz çalışan tek bir usul var, o da evde kalmak.

Kisa Ve Öz, yardım besinlerin alımının insanları rehavete sürükleyebileceğini ve şahısların bu besinleri almalarından dolayı hastalık kapmayacakları yanılgısına düşebileceklerinin altını çiziyor.

Öte yanlamasına bir bilim insanı olarak kanıta dayalı olmayan hiçbir tedaviyi önermediklerini söyleyen Kisa Ve Öz, bir ilacı ya da tedaviyi önerirken o kadar çok çalışma, kıyas yapıldığını, tekrar tekrar denendiğini, bu şekilde güvenilirliği kanıtlanmış tedavi ve ilaçların kullanıldığını belirtiyor.

Halk arasında kullanılan böylece çok ürün olduğunu lakin bu ürünlerin çoğunun etkilerinin kanıtlara dayanmadığını, bireysel tecrübe ve gözlem sonucu kullanıldığını söyleyen Kisa Ve Öz, bu sebepten kendilerinin bu tür ek, katkı ya da alternatif ürün tavsiyelerinde bulunamayacaklarını vurguluyor.

Bu nesil geleneksel veya bitkisel tedavi yöntemlerinin Çin, Japoya gibi ülkelerde de kullanıldığını söyleyen Özlü, kendilerinin bu yöntemi bilimsel ve kanıta dayalı olmadığı için kullanmadıklarını, değerlendirmediklerini ve önermediklerini yineliyor.

Bilim ve aklın ışığında hareket etmenin her zaman daha güvenli olduğunu söyleyen Kisa Ve Öz, “İnsan hasta olduğunda aktara değil hastaneye gider, çünkü hastalığınızın oysa hastanede çare edileceğini bilirsiniz. Aktara gidenler ama hastalığı durdurmak ve vücut direncini takviye etmek için ürünler alırlar” diyor ve bu ürünlere güvenerek alışılagelmiş tedaviyi aksatmak veya reddetmenin çok ağır sonuçları olabileceğinin altını çiziyor.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER