Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: Şu an hiçbir ülkede ikinci dalga diye bir şey değil

Corona virüsü salgınının etkileri hafifleyerek de olsa devam ediyor.

Prof. Dr. Mehmet Ceyhan: Şu an hiçbir ülkede ikinci dalga diye bir şey değil

Corona virüsü salgınının etkileri hafifleyerek de olsa devam ediyor. Ancak yazla beraber bir rehavet laf konusu. Peki, neden salgın bitti algısı oluştu, ikinci dalga gelecek mi? soruları fazla tartışılıyor.

Bazı ülkelerden ikinci dalga haberleri geliyor. Öyle ikinci dalga fiilen ne, acilen gerçekte ikinci dalga yaşamış ülke var mı? Enfeksiyon Hastalıkları Derneği Başkanı Prof. Dr. Mehmet Ceyhan, Sözcü'den Ömrüm Kara Tunçbaş'a değerlendirdi.

Ceyhan, bir takım ülkeler için ‘ikinci dalga başladı’ şeklindeki ifadelere karşı çıktı ve “Durumu hatalı açıklama ediyorlar” dedi.

“İlk önce ikinci dalga ne çağrıda bulunmak ona görmek gerekli” diyen Prof. Dr. Mehmet Ceyhan şunları kaydetti:

“İKİNCİ DALGADAN DILE GETIRMEK İÇİN…”

* İlk defa İspanyol gribi salgınında kullanılmış bu terim. İspanyol gribi salgınında mayıs ayında birincil dalga her yerde ve vakalar sıfırlanmış. Vakalar sıfırlanınca tüm tedbirler kaldırılmış, ağustos ayında başlıca ikinci büyük dalga gelmiş. Virüs, mutasyonu ile çıkmış ortaya.

* Birinci dalgada olan artışlar mesela İran, Güney Kore, Çin'e ikinci dalga diyorlar bu çok yanlış. Bunlar birinci dalganın dalgalanmaları.

* Bizim ikinci dalgadan laf etmemiz için dünyada bu salgının ayrıntılarıyla bitmesi gerekli. Ayrıca ikinci dalga dediğimiz şey çoğunlukla virüsün mutasyona uğrayarak gelmesidir. Hemen Şimdi böyle bir koşul değil.

SONBAHARDA BİR MİKTAR ARTIŞ GÖRÜLÜR

* Sonbaharda vakalarda bir miktar çoğalma görülür. O da okulların açılması ve tatildeki insanların iş başı yapmaları ile beraber oluşacak kalabalık sebebiyle olur. Lakin bu İspanyol gribindeki gibi fazla yıkıcı sonuçlar doğurmaz.

“BAZI BİLİM İNSANLARIN YANLIŞ ÖNGÖRÜLERİ…”

Yaz zamanı insanların rehavete kapılıp ‘salgın bitti’ gibi davranmasını değerlendiren Mehmet Ceyhan, sorumlu olarak bir takım bilim insanlarını göze çarpan etti ve şunları kaydetti:

* Özellikle bu konuda etkin pozisyonda olan bilim insanları hatalı öngörülerde bulundu. Bu koşul neticesinde salgının tüm dünyada tahmin edilemeyen bir noktaya gelip oradan da altında inememesine neden oldu. Hesap hataları yapıldı.

* Birincisi katsayı hesabı. Bizim başından beri söylediğimiz genel kabul görebilen uluslar arası rakamdır ve bu daha önceki salgınlarda da kullanılan katsayıdır. Defalarca dedik ki; saptama ettiğimiz vakaların on katı dek saptama edemediğimiz kişi virüsü taşıyor.

* Buna kimi ‘yüzde yirmi’ dedi kimi ‘yüzde 30’ dedi ama Sıhhat Bakanı’nın açıklamalarında da gördük ama açık konuşmak gerekirse buymuş on katı değin insan belirtisiz geçiriyor.

* Bunu küçümsedikleri için, bulaşlarını hesaba katmadıkları için zannettiler ki biz hastaları yakalayıp etrafındakilerle temaslarını izole edersek bu meslek bitecek. Halbuki başlıca bulaştıranların saptama edilmesi lüzumlu.

* Bu da bağlı zor meslek. Oysa bunları bulamazsak izole edemezsek her yerde konuşuldugu gibi sıfırlı rakamlara inmek mümkün görünmüyor.

“EN BÜYÜK KUSUR ‘YAZIN SALGIN BİTECEK’ DENMESİ”

* Devletlere fikir veren pozisyonda olan bilim insanları dediler fakat ‘bu bir kış virüsü, yaz gelince sıcaklarla ultraviyole ile bu virüs ölecek bu salgın da bitecek’ Çok hatalı bir öngörüydü bitmiş beri diyoruz ama ‘pandeminin günü mevsimi olmaz’.

Çünkü o kadar bulaşıcı bir virüstür ki ve böylece kısa sürede bulaşır ancak birinin ağzından burnundan çıkması ile diğerininkine saniyeler içinde girer.

Kaldı fakat tarihteki pandemilerin birçok yazın sıcağında çıkmıştır devletler bu akıllara güvenerek beklendiğinden daha kısa sürede bizim aç kapa yöntemi dediğimiz yöntemle normalleşmeye başladı.

* Aşamalı normalleşme olmadı. Böyle bir ortamda virüsün azalması ama mutasyona uğramasıyla olur. Mutasyon olmazsa bu rakamları bu tedbirlerle aşağı indiremeyiz.

“VİRÜS AŞI İLE DEĞİL DEĞIŞIM İLE BİTER”

20. yüzyıldan dan itibaren geçmiş dönemlerdeki pandemilerin yaklaşık olarak hepsinin değişim bir uçtan bir uca bittiğini Ceyhan, sözlerini şöyle sürdürdü:

* Bu salgında da virüs aşı ile değil mutasyona uğrayarak biter. Ben böyle düşünüyorum. Normalde salgının bitmesi için üç olanak var. Bunlar;
1- Toplumsal bağışıklık gelişecek
2- Etkili aşı bulunacak
3- Virüs mutasyona uğrayacak

* Türkiye'de toplumsal bağışıklık gelişmesi için her ay bin civarı vaka görürseniz 11 yılda anca gelişir fazla uzun bir işlem. Ne sıhhat sistemi dayanır ne ekonomi dayanır.

“AŞI İÇİN ASGARI 3 YIL GEREKLİ”

* Aşı konusunda tecrübesi olmayan arkadaşlar bunu ilaç gibi aşı bulunur mutlaka sonbaharda en geç önümüzdeki senenin başında uygulanır şeklindeki açıklamaları çok yanlış.

* 40 yılını aşı çalışmalarına vermiş biri olarak söylüyorum oysa; etkin bir aşının bulunup insanlara uygulanması için gerekli süre 3 yıldan aşağı olmaz.

* O zamana kadar virüs mutasyona uğrar salgın mutasyonla biter diye düşünüyorum. Ne süre biter dersek iki yıldan uzun sürmez çünkü 1900'lerin başından bu tarafa olan salgınların hiç biri 2 yıldan fazla sürmemiş.

* Corona virüsü ailesinden öteki İki virüse baktığımız süre da Sars mutasyona uğrayarak 8 ayda her yerde Mers ise 1 yılda mutasyona uğramış ve yeniden.

* Ben bu virüsün kaybolmasa zeka grip gibi mevsimsel bir hastalığa dönüşeceğini düşünüyorum.

AVRUPA NIÇIN TÜRKİYE’YE KAPILARINI AÇMIYOR?

Avrupa ülkelerinin Türkiye’ye niçin kapılarını açmadığı sorusuna yanıt veren Ceyhan, Türkiye'de yeteri dek bilimsel veri olmadığına işaret ederek şunları kaydetti:

* Bilimsel yayınlama izni bakanlıklara bağlandığı için ve bu konuda kısıtlamalar yapıldığı için Türkiye'den içten sürükleyici bilimsel yayınlama çıkmadı maalesef.

* AB ülkelerinde de bu konuda kararlara yön veren kurum bilim insanlarından oluşan Avrupa'nın hastalık denetim merkezi.
Bu merkez ülkelerine diyor oysa mesela ‘Türkiye'nin verileri elimizde yok. Dolayısıyla ne olur bilmiyoruz. O nedenle kapılarınızı açmayın’ diyor.

* Hemen insanlar yanlış değerlendiriyor. ‘Bakanın açıklamaları var’ diyor ama bilim insanı ona bakmaz, yayınlanmış çalışmalara bakar.

* Türkiye'de bu veriler çok az olduğu için güvenilmeyen kısım o aslında. Yahut bakanın devletin açıklamalarına yok güvensizlik.

* Şunu diyemeyiz ‘Aç Sağlık Bakanlığı’nın sayfasına bak.’ Hayır bilim insanları güvendiği tıp dergilerinde yayınlanmış yazı ister. Bu konuda fazla eksiğimiz var.

“ACELE KARARLARIN ACISINI ÇEKİYORUZ”

“Salgının başında verilen acele kararların acısını çekiyoruz derhal” diyen Ceyhan sözlerini şöyle noktaladı:

* İlaç meselesine gelince şunu kabul edelim oysa bu hastalığı tedavi eden bir hap az önce yok. Tartışmalara niçin olan sıtma ilacı konusunda ise bize güvenilmeyen kısım veri sunamamamız. Bilgi gösteremediğinizde kesin olmama ile bakılıyor.

* Niçin veri gösteremiyoruz çünkü; gelen her hastaya bu hap başlatıldı. Bir teftiş grubumuz yok. O nedenle, bu ilacı vermediğimiz grup böyle seyretti erken verdiğimiz grup böyle seyretti diyemiyoruz.

* Falanca doktorun “yok ben pek düşünmüyorum bu hap etkili oldu” demesinin de hiçbir anlamı değil. O yüzden iş düğümleniyor geliyor.

* İşin özü şu; ilk zamanlarda bahşedilen telaş kararların yani, bu ilacı başlarken bir teftiş grubu oluşturmamanın, bilimsel yayınlara engel koymanın acısını çekiyoruz şu anda.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER