Merkez, Mali İstikrar Raporu'nu açıkladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 30.

Merkez, Mali İstikrar Raporu'nu açıkladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 30. Mali İstikrar Raporu'nu Finansal İstikrar Raporu'nu açıkladı. Buna kadar; Türkiye'de iktisadi etkinlik, beklentilerdeki ve finansal koşullardaki iyileşmenin desteğiyle, 2019 yılı son çeyreğindeki güçlü seyrini 2020 yılı mart ayı ortasına dek korudu. öte taraftan, 2019 yılı sonlarında Çin'de ortaya meydana çıkan ve 2020 yılı birincil çeyreğinde Türkiye'nin esas ticaret ortağı olduğu Avrupa ülkeleri öncelikle elde etmek üzere dünyaya tez yayılan koronavirüs salgını, 2020 yılı mart ayı ortasından itibaren ülkemizde iktisadi faaliyeti dış ticaret, turizm ve iç istek kanallarıyla sınırlamaya başladı. Salgının iktisadi etkinlik üzerindeki etkileri nisan ayında derinleşti. İktisadi faaliyetin yavaşlaması ve bir takım sektörlerde faaliyetin yaklaşık olarak durma noktasına gelmesi, hakiki sektörün peşin para akışları üstünde baskı kurmuş ve ekonomideki ihtiyati likidite talebini artırdı. Birçok ülkede olduğu gibi, Türkiye'de de politika yapıcılar salgının negatif yansımalarını kısıtlamak amacıyla kapsamlı politika adımları attı.

2019 yılı ikinci yarısında süratli iyileşme kaydeden makrofinansal görünüm, 2020 yılı ilk çeyreğinde, özellikle mart ayında, temelde küresel mali piyasalarda yaşanan koronavirüs salgını kaynaklı oynaklıklar ve beklentilerdeki bozulma sebebiyle bir miktar olumsuza döndü. Parasal İstikrar Raporunun daha alçak bölümlerinde yer alan esas göstergeler kullanılarak hesaplanan Makrofinansal Görünüş Endeksi, 2020 yılı birincil çeyreğinde gerilemekle birlikte tarihsel ortalamanın üzerinde kaldı. 2020 yılı birincil çeyreğinde endekste görülen bu gerilemede, küresel finansal koşulların sıkılaşması ve salgının yansımaları nedeniyle bankaların finansallarındaki kısmi bozulma etkili oldu. Bu dönemde, hanehalkı borçluluğundaki düşük seviyenin devam etmesi ile firmaların döviz borçluluğundaki ve döviz açık pozisyonundaki azalma eğilimi endekse yukarı yönlü katkı maddesi verdi. 2020 yılı başında kredi talep-istek koşullarındaki iyileşme ve iktisadi faaliyetteki kuvvetli seyrin desteğiyle sorunlu kredilerin azalması bir uçtan bir uca banka kredi göstergelerinin endekse verdiği negatif katkı düştü. Yurt içi ve yurt dışı piyasalarda yaşanan oynaklıklar ve iktisadi faaliyetteki yavaşlamanın süresine tabi olarak, önümüzdeki dönemde makrofinansal görünümün bir arz daha olumsuz yönde etkilenebileceği öngörüldü.

Koronavirüs salgını küresel yükselme görünümünü bariz ölçüde zayıflatırken, toparlanmaya ilişkin belirsizlikler yüksek seyretti. Salgına ilişkin gelişmeler ve belirsizlikler küresel risk iştahının gerilemesine, uluslararası piyasalarda oynaklığın artmasına ve küresel finansal koşulların sıkılaşmasına niçin oldu, bu dönemde gelişmekte olan ülkelerden (GOÜ) yüksek miktarda portföy çıkışları gerçekleşti. Küresel büyüme görünümüne ilişkin artan endişeler ile birlikte, gelişmiş ülke ve GOÜ merkez bankaları parasal sistemin etkili işleyişini teşvik etmek nedeniyle faiz indirimlerine gitti ve genişleyici yönde geleneksel olmayan para politikaları uygulamaya başladı. Alınan politika tedbirleri ve bazı ülkelerde salgının yayılma hızında görülen yavaşlama, 2020 yılı nisan ayından sonra küresel piyasalardaki fazla oynaklıkların azalmasına katkıda bulundu.

Gelişmiş ülkelerin likidite desteklerinin devam etmesi durumunda önümüzdeki dönemde küresel tehlike iştahının her tarafta normalleşme eğilimine girebileceği öngörüldü. bununla birlikte, küresel bazda ticari ilişkilerin ve yatırım kararlarının kalıcı olarak negatif yönde etkilenmesi halinde, gelişmiş ülkelerde uygulanan genişleyici ekonomi politikalarının GOÜ'ler üzerindeki olumlu etkilerinin sınırlı kalabileceği ve GOÜ'lerde iktisadi faaliyetin daha yavaş toparlanabileceği değerlendirildi. Hem, salgının önlenmesine yönelik olarak alınan yalıtım tedbirlerinin süresinin süresiz olması, küresel iktisadi faaliyette yaşanan zayıflama ve lüzum gelişmiş ülkelerde lüzum GOÜ'lerde süregelen yüksek borçluluk parasal istikrara yönelik risk oluşturdu.

2008 yılında yaşanan Küresel Parasal Kriz sonrasında küresel ölçekte uygulanan detaylı reformlar ile bankacılık sektörünün anapara ve likidite pozisyonunun güçlendirilmiş olması ve banka dışı mali arabuluculuk faaliyetlerine yönelik oluşturulan izleme çerçevesi, küresel finansal sistemin salgının etkilerine aleyhinde dayanıklılığını artıran hususlar olarak öne çıktı. Salgının etkili olduğu süreçte; bir yana geleneksel olmayan yöntemleri de içeren genişleyici detaylı para politikaları, destekleyici maliye politikaları ve düzenleyici çerçevede sağlanan esneklikler ile mali kuruluşların kredi aracılık faaliyetlerini etkin şekilde sürdürebilmesi temin edilmeye çalışılırken, diğer yana kriz sonrası reformlarla elde edinilen kazanımların korunarak bu hedefler arasında denge sağlanması kritik bir husus oldu. bununla beraber, salgına ve salgının negatif yansımalarına aleyhinde alınacak önlemlerde ülkelerin birbirleriyle işbirliği ve koordinasyon içinde hareket edebilmeleri tartı talep etti. Bu çerçevede, G20 liderliğinde ve Finansal İstikrar Kurulu (FSB) eşgüdümünde salgının küresel finansal istikrara ve iktisadi faaliyete etkilerinin analizi için yoğun incelemeler yürütülmekte ve ülkelerin politika uygulamaları yakından peşine düşüp takip edildi.

Türkiye'de iktisadi etkinlik, 2019 yılının son çeyreğinde mali koşullardaki iyileşme ve kredilerdeki ivmelenmeyle birlikte yurt içi istek kaynaklı olarak güç kazandı. İktisadi faaliyetteki dinç seyir 2020 yılı ocak ve şubat aylarında devam etti. İktisadi faaliyet, koronavirüs salgınının dış ticaret, turizm ve iç talep üzerindeki etkilerine ast olarak mart ayı ortalarından itibaren zayıflamaya başlarken; enflasyon beklentileri, toplam talep koşulları ve emtia fiyatlarındaki gelişmeler enflasyon görünümünü olumlu etkiledi. Salgın, küresel iktisadi faaliyet, uluslararası ulaşım ve arz zincirleri ile ticaret ağlarına olumsuz etkileriyle ülkemizin ihracat ve turizm imkânlarını kısıtladı. öte yandan, yurt içi talepteki daralma ithalatı azaltmakta ve çiğ petrol fiyatlarında son aylarda görülen düşüşlerle birlikte cari işlemler dengesini destekledi. Koronavirüs salgınının yol açtığı küresel ekonomiye dair belirsizlikler, küresel parasal koşullardaki sıkılaşma ve tehlike iştahındaki düşüş, öteki GOÜ'lerde olduğu gibi Türkiye'den de portföy çıkışlarına yol açtı, tehlike priminde ve opsiyonların dokundurma ettiği kur oynaklığında artışlar görüldü. Koronavirüs salgınının kontrol altına alınması sonrasındaki normalleşme sürecinde, bilhassa gelişmiş ülkelerce uygulanan genişleyici para politikaları sonucunda oluşabilecek olumlu küresel likidite koşullarının tehlike primlerini düşürücü yönde etkileyebileceği, salgın hastalığa tabi gelişmelerin Türkiye ekonomisi üzerindeki negatif etkilerinin sınırlandırılması nedeniyle uygulamaya konulan mali ve finansal tedbirlerin ekonominin üretim potansiyelini destekleyerek mali istikrara ve salgın sonrası toparlanmaya katkı maddesi oluşturacağı değerlendirildi.

İktisadi faaliyetin 2020 yılı mart ayı ortasına değin gücünü koruması, gerileyen kredi faizleri ve destekleyici likidite koşulları kredi büyümesindeki artışta belirleyici oldu. Bu dönemde, artış oranlarındaki artma, kişisel kredilerde firma kredilerine kıyasla daha yüksek gerçekleşirken, kamu bankaları öncülüğündeki kredi genişlemesine özel bankalar da katıldı. Tüketim harcamalarındaki dinç seyir, istihdam piyasasındaki toparlanma ve düşük faiz oranları gereklilik kredileri ilk olarak edinmek üzere kişisel kredi talebini manâlı lçüde artırdı. Nitekim bu gelişmelerin yükselme kompozisyonu, cari denge ve enflasyon üzerindeki etkilerini dengede tutmak amacıyla, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) tarafından 7 Mart 2020 tarihinde yapılan zorunlu karşılık (ZK) düzenlemesi ile kredi arzının tüketimden ziyade imal ve verimlilik odaklı sektörlere yönlendirilmesi amaçlandı. Bu çerçevede, selektif sektörlere kullandırılan kredilerin teşvikten faydalanma kriterlerindeki rolü artırıldı.

Kredilerde 2019 yılının son çeyreğinden itibaren kişisel kredilerle başlayan toparlanma, son dönemde TL cinsi ticari krediler öncülüğünde sürdü. 2020 yılı mart ayı ortasından itibaren firmaların büyüyen işletme sermayesi ihtiyacı ve ihtiyati likidite saikiyle oluşan güçlü ticari kredi talebine karşın; sosyal izolasyon süreci, gelişen belirsizlikler ve kaçınılmaz ihtiyaçlara odaklanan harcamalar, hanehalkının kredi talebini nispeten zayıflatdı. TCMB tarafından alınan tedbirlerin yanına, Hazine destekli Kredi Garanti Fonu (KGF) kefaletli kredi paketlerinin de etkisiyle kredi büyümesi, ulus bankaları öncülüğünde, sektörler ve firma ölçekleri bazında yayılarak sürdü. 2020 yılı mart ayının ikinci yarısından itibaren koronavirüs salgını iktisadi faaliyet görünümünü öyle fazla bambaşka kanaldan etkilerken, özel sektörün finansmana erişimi üstünde de zorlama oluşturdu. Imal faaliyeti ve tüketim eğiliminin zayıflaması, küresel ticaret ağları ve arz zincirinin zarar görmesi, finansal koşullardaki gevşemenin duraklaması ve risk algılamalarının artması kredi kanalı üzerinde tehlike oluşturdu. Ama bankacılık sektörünün sağlam likidite ve anapara yapısına ilave olarak ulus otoriteleri göre alınan zamanlı önlemler, özel sektörün finansmana erişimini kolaylaştırdı. TCMB kadar atılan ayrıntılı likidite adımları ve yapılan faiz indirimleri, salgının parasal koşullara olumsuz etkilerini sınırlamış, borçlanma maliyetleri geriledi. Nitekim, yüksek frekanslı göstergeler, 2020 yılı mart ayından itibaren alınan önlemlerin kredi kanalını desteklediğini ve firmaların nakit ihtiyacı artışı ile ihtiyati likidite talebi kaynaklı kredi büyümesinin hızlandığını gösterdi. Dönemsel olarak hızlanan kredi artışının, ekonomideki nakit akışının klasik seyrine dönmeye başlaması ile birlikte önümüzdeki dönemde normalleşmesi öngörüldü.

TL ticari kredi faiz oranlarındaki düşük seyir, firma ölçeklerinde genele yayılan ticari kredi büyümesini destekledi. TL kredi faizlerindeki düşüş eğilimi mevcut rapor döneminde devam ederken, küresel risk iştahındaki bozulmayla birlikte sıradan faizler 2020 yılı mart ayında sınırlı miktarda yükseldi. Yüksek frekanslı güncel verilere göre, TCMB faiz indirimleri ve likidite destekleri ile Define destekli KGF kefaletli kredi hacminin artması sonucu TL kredi faizlerinde son dönemde bir arz düşüş görüldü.

Hakiki sektörün toplam mali borçluluk oranında 2019 yılı ikinci çeyreğinde başlayan gerileme, mevcut rapor döneminde de devam etmiş, toplam mali borçlarının Gayri Safi Yurt İçi Hasıla'ya (GSYİH) oranı 2020 yılı şubat ayı itibarıyla yüzde 59 seviyesinde gerçekleşti. Mevcut rapor döneminde, iktisadi faaliyetteki canlanma ve reel sektör firmalarının yabancı para (YP) borçlanmasında süregelen azalma sonucu firmaların toplam YP borçlarının GSYİH'ye oranındaki düşüş eğilimi devam etti ve 2015 yılı birincil çeyrek seviyelerine yakınsadı. Bu dönemde TL cinsi borçların GSYİH'ye oranı ise, kredi talebindeki artışın etkileriyle 2020 yılı şubat ayı itibarıyla bir arz yükseldi. TCMB'nin, 2019 yılı üçüncü çeyreğinde başlayan politika faiz oranı indirimlerinin yanı sıra, kredi mekanizmasının işlerliğinin ve iktisadi faaliyetteki toparlanmanın desteklenmesi nedeniyle uygulanmaya başlanan kredi büyümesi ile ilişkilendirilmiş ZK politikaları da TL firma kredilerindeki canlanmaya katkı verdi. Koronavirüs salgını sonucu yavaşlayan iktisadi faaliyetin desteklenmesi ve kredi piyasasının işlerliğini gözetmek nedeniyle uygulanan parasal ve finansal tedbirlerin, ilk önce mülk ve hizmet ihracatçısı minik ve orta büyüklükteki işletmeler (KOBİ) elde etmek üzere genele yaygın olarak gerçek kesim firmalarının kredi ve peşin para akışlarındaki negatif etkileri azaltacağı değerlendirildi.

Mevcut rapor döneminde, hanehalkı finansal varlıkları yükümlülüklerinden hızlı büyümeye devam etti. Bu kapsamda hanehalkı mali kaldıraç oranı düşüşünü sürdürerek yüzde 37 seviyesinin altına indi. Türkiye'de hanehalkı borcunun GSYİH'ye oranı yüzde 14 civarında olup, GOÜ ortalamasının epeyce altında seyretmeye devam etti. İçinde yer alan dönemde, sosyal izolasyon ve idareli kapanma tedbirleri sebebiyle gerekli olmayan harcamaların ertelenmesi sonucu, bir süre daha temelde mevduat artışı kanalıyla hanehalkı varlıklarının yükümlülüklerden daha seri büyümeye devam etmesi beklendi.

Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu'nun (BDDK) finansal bünye değer biçme çalışmaları sonucunda aldığı, 2019 sene sonuna kadar yaklaşık 46 milyar TL'lik tahsili gecikmiş alacak (TGA) bakiyesinin takip hesaplarına geçirilmesi kararıyla birlikte bankacılık sektörünün TGA oranı sene sonunda yüzde 5,4 seviyesine yükseldi. 2020 yılı başında, gelir ve istihdam imkânlarının genişlemesiyle iktisadi birimlerin ödeme güçlerinin artması, tahsilatların iyileşmesi, kredi hacminin yükselmesi ve destekleyici parasal şartlar sonucunda TGA oranı 2020 yılı mart ayı itibarıyla yüzde 5'e değin geriledi.

Faal kalitesindeki iyileşmeler gerek firma gerekse bireysel kredi kalemlerinde gözlendi. Koronavirüs salgınıyla beraber hanehalkı ve firma gelirleri üzerinde oluşan altında yönlü risklerin etkin kalitesi görünümünde bozulmalara yol açmaması için zamanlı ve ayrıntılı önlemler alındı. Hâlihazırda bankaların donuk alacaklarına ilişkin 90 gün olan en az geç kalma süresi 31 Aralık 2020 tarihine dek geçerli almak üzere 180 güne çıkarıldı, gecikme süresi 180 güne kadar olan kredilerin birinci ve ikinci grupta izlenmesine imkân tanındı. bu nedenle, salgın sonucunda mali piyasalarda yaşanan oynaklıkların ve iktisadi faaliyetteki zayıflamanın faal kalitesinde oluşturabileceği negatif etkiler gecikmeli olarak gözlemlenebilecek. Ama, alınan parasal ve parasal önlemler sonucunda kredi piyasasının etkin çalışmaya devam edeceği ve faiz oranlarındaki gerilemenin faal kalitesindeki olası bozulmayı azaltacağı değerlendirildi. Süregelen kredi büyümesi ve son dönemde atılan adımlarla desteklenen etkin kalitesi görünümünün, küresel gelişmeler ve yurt içi iktisadi faaliyetin seyrine kadar şekillenmesi beklendi.

Likidite şoklarına karşı kuvvetli ve sağlıklı yapısını koruyan bankacılık sektöründe, mevcut rapor döneminde bilhassa TL mevduatta gözlenen ivmelenme ile çoğalma belirten çekirdek fonlamanın payı öne çıktı. 2020 yılı başından itibaren sektörün repo ve TL cinsi ihraç tutarları arttı. Yurt dışından temin edilen fonların mevcut rapor döneminde bir miktar gerilemesi sonucu yurt dışı tarafta da mevduatın payı arttı ve mevduat dışı kaynakların yabancı kaynaklara oranında düşüş gözlendi. TL fonlama maliyetlerindeki gerileme de, sektörün yurt içinden sağladığı fonlamanın payının artmasında etkin oldu. Bu koşul, yurt içi piyasaların derinleşmesine ve sektörün yurt dışı oynaklıklara aleyhinde duyarlılığının sınırlanmasına katkı maddesi sağladı. Bu gelişmeler sonucunda, bankaların fonlama kompozisyonunda çekirdek dışı yükümlülüklerin toplam kaynaklar içerisindeki payı azalarak yüzde 36 seviyesine geriledi.

Büyük ölçüde bankalara borçlar, bono ihraçları ve repo işlemlerinden oluşan mevduat dışı kaynakların kullanımındaki gerileme, sektörün fonlama yapısını ve parasal istikrarı destekleyici nitelikte oldu. Kredi ve mevduat artışlarının TL ağırlıklı olması, bankacılık sektörünün dış kaynak kullanımını azalttı. Mevcut rapor döneminde YP cinsi kredi talebindeki güçsüz seyrin devam etmesi ve YP mevduat faizlerinin tarihi düşük seviyelerde olması, bankaların yurt dışı kaynak ihtiyacını sınırlayıcı esas etmenler oldu. TL cinsi kredi büyümesinde gözlenen ivmelenme ve politika faiz indirimlerini takiben fonlama maliyetlerindeki düşüş ile para birimi cinsinden gözlenen maliyet farklılaşması bankaları yurt dışından ziyade yurt içi kaynaklara yönlendirdi. Bu dönemde vadesi dolan sendikasyon kredileri yaklaşık yüzde 80 oranında yenilendi. Maliyetlerde ise tehlike priminde gözlenen artışa karşın Londra Bankalararası Faiz Oranı (Libor) kaynaklı gerileme gözlendi, toplam borçlanma maliyeti düştü.

Bankacılık sektörü kârlılık göstergelerinde, 2020 yılı ilk iki ayında, zinde TL kredi büyümesi, fazla durasyon farkı ve olumlu etkin kalitesi gelişmeleri sonucunda iyileşme gözlendi. dahası, 2020 yılının mart ayında koronavirüs salgınının etkilerinin görülmesiyle bankaların sağduyulu davranarak kredi karşılıklarını artırmalarının etkisiyle özkaynak ve aktif kârlılık oranları (AKO) 2019 yıl sonu seviyesine geriledi. Sermaye tatminkarlık rasyosunda (SYR) önceki rapor dönemindeki kredi büyümesinin ılımlı düzeylerde olması ve bankaların özkaynak yapılarını güçlendirmesi sebebiyle 2019 yıl sonuna kadar yükselme kaydedildi. 2020 yılının birincil iki ayında ise genele yayılan kredi büyümesi ile birlikte risk ağırlıklı varlıklarda görülen artma sonucunda sektör SYR'sinde bir miktar düşüş gözlendi. BDDK'nın SYR hesaplamasına ilişkin 23 Mart 2020 ve 16 Nisan 2020 tarihli düzenlemeleri, koronavirüs salgınının iktisadi faaliyet üzerinde etkili olacağı süreçte ve sonrasında gözlenecek toparlanma döneminde SYR'de oluşabilecek dalgalanmaları azaltacak. Hem, üç kamu mevduat bankasının çekirdek sermayelerinin Türkiye Varlık Fonu (TVF) göre toplam 21 milyar TL aktarılması sektörün SYR görünümünü destekledi. Diğer yandan, salgının etkilerinin yılın ikinci yarısına uzaması, varlık kalitesi, banka kârlılıkları ve anapara yeterliliği üstünde aşağıda yönü olan risk oluşturabilecek.

Özet Olarak, mevcut rapor döneminde, koronavirüs salgınının gerektirdiği izolasyon tedbirleri ve mali piyasalardaki oynaklıklar nedeniyle yurt içi iktisadi faaliyetteki dinç seyir duraklayarak yerini ikinci çeyrekte belirgin bir yavaşlamaya bıraktı. Yakın dönemde uygulamaya konulan parasal ve finansal tedbirler, parasal olmayan kesimin döviz pozisyon açığındaki ve borçluluğundaki azalma, yurt içi fonların ve çekirdek yükümlülüklerin banka finansmanındaki payının artması salgının yansımalarını sınırlamakta ve yurt dışı oynaklıklara aleyhinde duyarlılığı azaltarak mali istikrara olumlu katkı maddesi sağladı. Parasal kesimin etkin kalitesindeki iyileşme eğilimi, salgın kaynaklı nedenlerle bir zaman olumsuz etkilenebilecek. öte yandan, BDDK düzenlemesiyle kredilerin yakın izleme ve TGA olarak sınıflandırılma sürelerinin geçici olarak uzatılması laf konusu etkilerin etkin kalitesine gecikmeli yansımasına niçin olabilecek. Ayrıca, faiz oranlarındaki gerilemenin yanı sıra, kredi müşterilerinin borçlarının ertelenmesine ve yerinde koşullarda yeni kredi kullanılabilmesine olanak karşılayan, istihdam ve imal odaklı kredi takviye politikalarıyla salgın sonucu oluşabilecek aktif kalitesi kaynaklı risklerin sınırlı kalabileceği öngörüldü. Hanehalkı borçluluk oranı, gelişmekte olan ülkeler ortalamasının altındaki seyrini sürdürmekte, reel sektörün YP borçluluk oranındaki ve YP açık pozisyonundaki gerileme devam etti. Uygun finansman maliyetlerinin, sunulan teşviklerin ve alınan politika önlemlerinin önümüzdeki dönemde kredi büyümesini desteklemeye devam edeceği değerlendirildi. Fakat, mevcut konjonktürde bireylerin ve şirketlerin borçluluğu geçici olarak artabilecek olup, bu durumun salgın yayılım hızı azaldıkça kademeli olarak düzelmesi beklendi. Bankaların kuvvetli anapara yapısı ve likidite tamponları sektörün risklere karşısında dayanıklılığını destekledi. Salgının yayılım hızında bitmiş görülebilecek bir ivmelenmenin yanı sıra, küresel ticaretin, miktar zincirlerinin, tüketim alışkanlıklarının ve yatırım kararlarının daimi olarak olumsuz etkilenmesi ile jeopolitik gelişmeler önümüzdeki döneme dair öne çıkan risk faktörleri oldu.

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER